HBVAKV Datça Şubesi Cem Evi
tarafından Maraş Katliamının 45. Yılı sebebiyle gerçekleştirilen anma programı
ve basın açıklaması 23 Aralık 2023 Cumartesi günü saat 15.00’te Datça Demokrasi
Evinde gerçekleştirildi.
Sunuculuğunu Gülen
Yıldırım’ın yaptığı program HBVAKV Datça Şubesi Cemevi Başkanı Murat
Yıldırım’ın açılış konuşmasıyla başladı. Öğretmen Hikmet Aslan’ın okuduğu şiir
ve HBVAKV Denetleme Kurulu Başkanı Zübeyit Çelik’in konuşmasının ardından
HBVAKV Yönetim Kurulu Üyesi Aygül Yıldırım Aksoy hazırlanan basın açıklamasını
okudu.
Cemevinde hazırlanan lokma için zakir İnci Kement tarafından okunan lokma
duasının ardından gelen misafirlerle lokmalar paylaşıldı.
Datça’daki siyasi partilerin başkanları, temsilcileri, kadın kolları, STK
temsilcileri ve vatandaşların katıldığı etkinlik barış dilekleriyle sona erdi.
BASINA VE KAMUOYUNA
19 Aralık 1978 günü başlayıp tam bir hafta süren ve
insanlık tarihinin en kara günlerinden biri olarak tarihe geçen Maraş Katliamının 45.yılında katledilen
canlarımızı bir kez daha anıyor ve anıları önünde saygı ile eğiliyoruz. Resmi
rakamlara göre 120, gerçekte ise çok daha fazla insanın korkunç yöntemlerle
katledildiği yüzlerce insanın yaralandığı, binlerce insanın toprağını terk
etmek zorunda kaldığı Maraş katliamı bir Alevi Katliamıdır ve hala “TÜRKİYE’NİN
KARA KUTUSU” olma özelliğini korumaktadır. Maraş Katliamının üzerinden 45 yıl
geçti. Yaşanan bu katliam, basit bir “Alevi-Sünni” düşmanlığı ile
açıklanamayacak kadar ciddi nedenleri ve derin sonuçları olan bir katliamdır.
Maraş Katliamı noktasına, virgülüne kadar hesaplanmış, planlı ve örgütlü bir
saldırıydı. Katliamın her bir evresi ve olası sonuçları en ince ayrıntılarına
kadar hesaplanmış ve özel harp dairesi ile devlet içinde yuvalanmış çetelerin
bizzat rol oynadığı bir katliamdır. 7-8 gün süren katliam süresince devlet hiçbir müdahalede bulunmamış ve adeta birçok
legal ve illegal birimleri ile katliama katkı sunmuştur.
Bütün bunlara rağmen 45 yıl boyunca katliamın
arkasındaki güçler ve katliam sırasında bizzat rol oynayan kurum ve tetikçiler
açığa çıkarılmamış ve katliam tüm yönleri ile aydınlatılmamıştır. Tersine bir
çok sorumlu ve tetikçiye devlet kademelerinde çeşitli görevler verilmiş veya
siyasette yükselip, milletvekili yapılarak ödüllendirilmişlerdir. Maraş
Katliamı, bugünkü Türkiye’nin yollarını döşeyen, yaşanılan her türlü
sosyo-ekonomik, siyasal meselenin tam da sonuçlarından biri olan tarihin en
korkunç katliamlarından birisidir. 12 Eylül 1980 Askeri Faşist cuntasının iş
başına getirilmesi ve dolayısı ile 24 Ocak Ekonomik Kararlarının her hangi bir
muhalefete takılmadan hayata geçirilmesi için planlanmış bir Alevi Katliamıdır.
Dolayısı ile 12 Eylül’ün en önemli sonuçlarından biri olan bugünkü AKP
iktidarının da dolaylı sebeplerinden birisi olmuştur. Maraş Katliamı milyonlarca
insanı mağdur eden, binlerce insanın katledilmesine yol açan darbenin öncesinde
planlanan bu katliam, yaşadığımız her derin toplumsal meselenin varlığını
borçlu olduğu toplumsal bir travmadır.
Maraş Katliamının sorumlularını bilerek ve isteyerek
ortaya çıkarmayan devlet ve siyasal iktidarlar, Çorum, Sivas, Madımak, Gazi,
Gezi, Suruç, Roboski, Cezaevleri, Soma, Amasra ve adını sayamadığımız binlerce
katliam ve cinayetin işlenmesine de cesaret vermiştir. Nihayetinde de bu
saydığımız hiçbir katliamla, faili meçhul cinayetlerle, siyasi suikastlarla
hesaplaşılmamıştır. Gelinen aşamada da siyasal iktidarın böyle bir niyeti de
yoktur. Gelinen aşamada hakkını
arayanlara ve adalet isteyenlere yönelik, yok etme ve öldürme arzusunun,
insanlık dışı bir hırsla devam ettiği topraklarda yaşıyoruz.
Biz Aleviler olarak, Laik, demokratik, özgür bir
ülkede herkesin eşit haklarla, eşit koşullarda, barış içinde, birlikte, bir
arada yaşama iradesinden ve inadından vazgeçmeyeceğiz. Bizler; demokrasinin, insan haklarının,
özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün, adaletin yeşermesini istediğimiz bu
coğrafyada katliamlarla yüzleşmenin şart olduğunu düşünüyoruz. Türkiye Halkları
ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti geçmişiyle, tarihiyle, katliamlarla yüzleşmek
zorundadır. Bu yüzleşme gerçekleşmeden bu ülkeye demokrasi asla gelmeyecektir.
Demokrasinin olmadığı bir yerde, barıştan, özgürlüklerden ve en önemlisi yaşam
hakkından ve hatta ekmek ve aştan bahsetmek te mümkün olmayacaktır.
Bizler Maraş’ta kocasına “Beni sen öldür, onların
eline bırakma” diyen Ümmühan Doğan’ı, parçalandıktan sonra kazana atılıp,
yakılan 14 yaşındaki Ali Tıraş’ı, karnında 8 aylık bebeğiyle katledilen Esma
Suna’yı, kendi düğün gününde öldürülen Mehmet Ali’yi, Sivas’a türküleri ve
semahlarından başka bir şey götürmedikleri halde yakılarak katledilen otuz üç
canımızı, Ankara’da barış istedikleri için katledilen canları da, katledenleri
de, bu katliamlara seyirci kalanları da unutmadık. Katliamlardan hesap sormak
yerine katilleri aklayanları ve saklayanları da unutmadık.
Akıtılan bunca kanın hesabı sorulana kadar, her
alanda var olacağız. Bu ülkedeki farklı inanç ve kültürlere mesafe koymadan,
ötekileştirmeden, bu kan gölüne çevrilmiş topraklara barış, eşitlik ve adalet
gelene kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Laik
ve Demokratik Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.
Maraş
Katliamını unutmadık, unutturmayacağız!