Datça'da Maraş olaylarının 38'nci yıl dönümünde,
ölenler düzenlenen etkinlikle anıldı.
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sutan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi ile ortaklaşa düzenlediği Maraş Katliamının 38. yılı Anma Etkinliği 20 Aralık 2016 Salı günü Saat: 20.00 de Bülent Ecevit Kültür Merkezinde yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
Sunuculuğunu Gizem Yoleri’nin ve Sunumunu Zübeyt Çelik'in Yaptığı etkinlik Açılış Ve saygı Duruşunda Sonra Pır Sultan Abdal kültür Derneği Başkan Bekir Şahın Maraş Katliamı ile ilgili konuşmasını yaptı.
Datça Belediye Başkanı Gürsel UÇAR, törende yaptığı konuşmada, bir daha böyle katliamların yaşanmaması, ülkemizdeki son günlerdeki terör olaylarının bir an evvel son bulması için birlik ve beraberliğin önemi üzerinde durdu.
Pir Sultan Abdal Derneği Marmaris Şube başkanı Kasım Çağlayanda Maraş katliamının sonuçları üzerine konuşmasın yaptı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkez Disiplin Kurulu üyesi Ethem Şahin ise, Maraş olaylarının canlı tanığı olarak Maraş Katliamıyla ilgili yaşadıklarından anekdotlar anlattı.
Anma programının sunumu Emekli öğretmen ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültü Vakfı Datça Şubesi Cemevi Denetleme Kurulu Başkanı Zübeyit Çelik tarafından yapıldı.
Etkinliğe Datça Belediye Başkanı Gürsel UÇAR, Belediye Başkan yardımcısı İnci BİLGİN, C H P Datça İlçe Başkanı Aytaç Kurt, Marmaris Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Kasım Çağlayan, Pir Sultan Abdal Derneği Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Ethem ŞAHİN, Muğla Pir Sultan Abdal Derneği Genel Sekreteri Cahit YAKA, DİSK Muğla sendika başkanı, Datça Disk, Emek sen Başkan ve Yöneticileri, Datça Eğitim Sen temsilcileri ve daha birçok sivil toplum örgütleri katıldı.
Dursun Alabıyık, Kemal Kara ve Leyla Gencer tarafından gerçekleştirilen müzik dinletisiyle etkinlik sona erdi.
BAŞKAN MURAT YILDIRIM'IN KONUŞMA METNİ:
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sutan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi ile ortaklaşa düzenlediği Maraş Katliamı 38. Yıl anmasına hepiniz hoş geldiniz.
Maraş olayları 19 - 26 Aralık 1978’te Kahraman Maraş’ta meydana gelen, cumhuriyet tarihinin en büyük katliamlarından biridir.
12 Eylül 1980 darbesine gerekçe olarak kullanılan ya da hazırlanan olaylardan biri olarak kabul edilir. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi olarak bu ve benzeri katliamlarda öldürülen canlarımızı her zaman anacağız. Bu olayların tekrarlanmaması için halkımız çok duyarlı olmalıdır. Katilleri lanetlemeli ve olayı tekrar hatırlamalıdır. Bugün Maraş olaylarını ve sonucunun kısaca sizlere hatırlatacağız.
Siyasal nedenlerle körüklenen Alevi Sünni ayrımının Kahramanmaraş’ta gerginliği tırmandırdığı bir dönemde, 19 Aralık tarihinde kentteki sinemalardan birine patlayıcı madde atıldı. Daha sonra bombayı Ökkeş Kenger isimli ülkücünün kışkırtma amacıyla attığı anlaşıldı. Bombalama eyleminin karşı görüşlü kişiler tarafında yapıldığını ileri süren kalabalık sağcı bir gurup CHP il merkezine, ptt ve Töb-Der (tüm öğretmenler birleşme ve dayanışma derneği) binalarına saldırdı.
21 Aralık öğle saatleri Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü öğretmen silahlı saldırı soncu yaşamlarını yitirdiler. 22 Aralık’ta öğretmenlerin cenazeleri kaldırılırken büyük olaylar oldu. Cenazelerin getirildiği camide bulunan bir grup ölenlerin cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak engellerken, bir yandan da cenaze törenine katılanların camileri ateşe verdiği söylentisi kentin sünni mahallerine hızla yayıldı. Bunun üzerine harekete geçen silahlı ve sopalı kalabalık gruplar Kahramanmaraş’ın alevi mahallelerine saldırdılar. Katliama varan saldırılar sonucunda resmi verilere göre 105 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, 210ev, 70 işyeri tahrip edildi. Birçok kadına tecavüz edildi. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500 e yakındır.
Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürmüş, çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açılmış, sanıklardan, 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1 -24 yıl arası hapis cezaları ile cezalandırılmıştır. İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezalar azaltılmıştır, yeniden yapılan yargılama sonucunda ise idam cezaları uygulanamamıştır. Ceza alanların da, 1991 yılda çıkarılan terörle mücadele kanunu nedeniyle serbest bırakılmışlardır. Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında milletvekili olarak görev yapmışlardır.
Olaylardan sonra Maraş’ta yaşanan yoğun göç nedeni ile sol görüşlü yurttaşların ve alevi yurttaşların yüzde 80’ inin Maraş’ı terk ettiği tahmin edilmektedir. Geçen Cumartesi İstanbul’da terör nedeniyle 44 yurttaşımızın şehit edilmesi bu Cumartesi Kayseri'de askerlerimize saldıran terörü ve teröristleri lanetle kınıyoruz. Her türlü terörü bir an önce el birliği ile ülkemizden temizlemeliyiz. Ülkemize barış ve huzur getirmek için tüm siyasi partileri çözüm üretmeye davet ediyoruz.
Başta Pir Sultan Abdal Datça Şubesi başkan ve yönetimine, şahsım ve yönetim kurulumuz adına teşekkür ederim. Gerek Datça Demokrasi Platformundaki etkinliklerde gerekse de bundan sonra yapacağımız etkinliklerde de birlikte olmayı ümit ediyoruz.
Başta bu salonu bizlere tahsis eden Datça Belediye Başkanımız Sayın Gürsel Uçar’a, Datça Belediyesi basın yayın halkla işler müdürlüğüne ve belediyemizin tüm emekçi personeline ayrı ayrı teşekkür ederim. Ve dileriz ki bu katliam ve terör olayları son olur, ülkemize ve dünyaya, barış, kardeşlik, huzur gelir.
Murat YILDIRIM
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi Başkanı
MARAŞ KATLİAMI:
1978 yılının 19 Aralık tarihinde başlayıp 26 Aralık ta sona eren Kahramanmaraş Katliamı Cumhuriyetin ilanından günümüze en kanlı sivil Katliamdır.Bu Katliam bir anda spontane gelişen bir olay olarak başlamamıştır.,Tam aksine hazırlığı ve planlaması aylar önce en ince ayrıntısına kadar düşünülerek uygulamaya konulmuş bir senaryodur. Bunun için Maraş katliamının öncesinde planlı olarak uygulamaya konan bazı olaylardan birkaç tanesini hatırlatmak ve olayların bir zincirin halkaları gibi nasıl sıralandığını görmek gerekir.
Bunlardan yalnızca birkaç tanesini mercek altına alalım. 1978 Nisan ayında Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğluna Bombalı paket gönderiliyor, paketin açılması sonucunda Hamit Fendoğlu ve üç aile üyesi yaşamını yitiriyor. Yine aynı tarihlerde Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş Özdal’a gönderilen paketi açan iki PTT görevlisinden birisi yaşamını kaybediyor, diğeri ağır yaralanıyor. Bu süreçte aynı türden Bombalı paketler başka olaylarda da görülüyor. Her iki olaydan sonra yapılan incelemede patlayıcıların Nükleer araştırma merkezinden alındığı şüphesiyle soruşturma başlatılıyor. Soruşturmanın ucu Ülkü Ocaklarına kadar uzanıyor.
Maraş’ta gözaltına alınan ve Ülkücü olduğu belirtilen kişilerin ifadeleri sonucu yapılan aramalarda çeşitli yerlerde silah ve patlayıcılar ele geçiriliyor. Bir Caminin duvarında sıva altına gizlenmiş patlamaya hazır Dinamit lokumları bulunuyor. 1978 Aralık ayının başlarında; kendilerini Nüfus sayımı görevlisi ve Mektup adreslerini yenilemekle görevlendirildiklerini iddia eden kişiler Alevilere ait ev ve iş yerlerinin kapılarını kırmızı boya ile işaretliyorlar.
Bir anda nereden geldikleri ve kim oldukları bilinmeyen onlarca Piyango Bileti satıcıları Şehrin her tarafında görülüyor. Bütün bu gelişmeler bir planın parçasıdır. Burada Katliam planlaması yapanların Maraş’ı seçme nedeni bir değildir,birden çok neden vardır.Katliam yapmak istedikleri kitlenin Alevi, Solcu olmasının ,yüz yıllardan bu yana bilinç altına yerleştirilen Alevi Düşmanlığının ve Bölgenin Demografik yapısını değiştirme isteğinin yanında işin birde ekonomik boyutu vardır.Alevi Köylerinin çevrelediği bir bölgede bulunan ve Gavur Gölü diye bilinen bölgede ki bataklık kurutulunca ortaya çıkan arazi çok verimli olup yılda birden fazla mahsul alınmaktadır ve bu verimli arazi Alevi Köylerinin sınırları içerisindedir..Buda bölgedeki Alevi ailelerinin ekonomik olarak güçlenmelerine neden olmuştur.
Bu durum Maraş ticaret alanında kendini hissettirmiş ve Aleviler Şehir merkezinde de ekonomik olarak güçlenmişlerdir. Bu manzara Alevi düşmanlarının ve alevi olmayan esnafın iştahını kabartmaktadır. İşte Alevileri o mümbit araziden uzaklaştırarak bu topraklara el koyma düşüncesi saldırı nedenlerinden biridir.
Artık katliam hazırlıkları tamamlanmıştır.19 Aralık gecesi bir provokatör (Ökkeş Kenger. Daha sonra Şendiller soyadını aldı ve RP ile yapılan ittifak gereği MÇP kadrosundan Milletvekili seçildi. BBP kurucularındandır.) tarafından Çiçek sinemasında patlatılan tahrip gücü çok az patlayıcı ile olaylar zincirinin startı veriliyor.20 Aralıkta Yeni Mah. Akın Kıraathanesine Dinamit atılıyor. Dinamit Betondan kolona çarpıp içeri düşmediği için bir facianın eşiğinden dönülüyor.
Aynı akşam TÖB-DER üyesi iki Öğretmen (Hacı Çolak ve Mustafa yüzbaşıoğlu) silahla vurularak katlediliyor. Cenazeler 22 Aralık’ta Ulu Camisinden kaldırılacaktır. Cenazelerin teslimi geciktirilerek özellikle Cuma namazı sonrasına bıraktırılıyor. Bu arada Provokatörler; Köylerde, Mahallelerde, Şehir merkezinde yapılan çağrı ve anonslarla “Aleviler Cuma namazı sırasında Camileri bombalayacaklar” diyerek binlerce kişiyi Ulu Cami ve çevresinde toplamışlardır.
Hatta bir Cami imamı Cuma vaazın da “Bir Alevi Öldüren beş kez Hacca gitmiş sayılır” diyebiliyor, çağrılarda Müftülük Aracı ve Belediye Hoparlörü dahi kullanılıyor. Cenazelerin Camiye getirilmesi ile birlikte önceden toplanmış olan binlerce kişi cenaze konvoyuna saldırınca konvoy dağılır ve cenazeler ortada kalır. Saldırganlar daha sonra Alevi ve CHP Üyelerine ait iş yerlerine saldırarak tahrip ederler. 23 Aralık’ta Halkla çatışmama bahane edilerek Polis tamamen aradan çekilir.
Artık önlerinde hiçbir engel olmayan gözü dönmüş saldırganlar Alevi ve solculara ait önceden işaretlenmiş evlere saldırıya geçiyor, işkence ve Katliamlar başlatılıyor. Olayların bitiminde sonra ortaya çıkan vahşet İnsan midesinin kaldıramayacağı kadar vahimdir. Olaylar sırasında İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı; olayı solcuların başlattığını söyleyecek kadar seviyesizleşiyor ve istifa ediyor yâda ettiriliyor. Olaylarda Yüzün üzerinde ölü, yüzlerce yaralı, aralarında CHP, diğer sol partiler, sol demokratik kitle örgütleri olmak üzere beş yüzün üzerinde ev ve üç yüz civarında iş yeri yıkılıp yakılarak tahrip edildi. Katliam sonrası Alevilerin %70 yada daha fazlası şehri kaçarcasına terk etti. Ben Maraş katliamında yaşananları, neden ve ortaya çıkan sonuç açısından mümkün olduğu kadar özetlemeye çalıştım. Peki, olayların sona ermesinden günümüze kadar neler oldu?
Ecevit Hükümeti 1979 yılı başlarında 13 ilde sıkıyönetim ilan etti. Başbakan Ecevit ilk defa kontrgerilladan söz etti. Katliamla ilgili hazırlanan MİT raporu bu gün bile “Devlet sırrı” gibi açıklanmıyor. O sırada Maraş Emniyet Müdürü Abdülkadir Aksu’dur. Katliamı planlayan ve kimlikleri bilinen 8 kişi elini kolunu sallayarak Hastaneden çıkıp kayıplara karışıyor. Bu kişilerin isimleri hala bir sır gibi saklanıyor.
Bütün bu yaşanan zulüm ve çekilen tarifi imkansız acılar adeta 12 Eylül Faşist darbesine giden yola döşenen taşlar gibidir.12 Eylül Darbesi ve sonrasında yaşananları, işkence hanelerde kaybettiklerimizi, on binlerce insanın zindanlarda çürümeye terk edilişini, yaşları büyütülerek çocukların idam edilişini, yerlerinden yurtlarından kopartılarak bir yerlere savrulan insanların çektiği acıları, bu süreçte ülkenin demografik yapısının değişmesini ve buna benzer travmaları burada bulunan herkes çok iyi bilir.
Bütün bu yaşananlar kitlelerde bir akıl tutulması yaratmış olmalı ki bundan sonraki süreçte Cumhuriyetin kurucu değerlerini temelinden sarsan anlayış aşama aşama güçlendirilerek iktidara getirildi.2002 yılından bu güne kadar Cumhuriyetin kazanımları teker teker tahrip edilmektedir. Bunlardan birisi Demokratik, Laik Bilimsel Eğitimdir. Eğitim toplumu şekillendiren en öncelikli konudur. İktidarın açıkça ifade ettiği “Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmeyi hedefliyoruz” söylemi adım adım hayata geçiriliyor.
Arap harfleriyle Eğitime geçmenin, karma eğitimi sonlandırmanın provaları yapılıyor. Eğitimde gericileşmeyi konuşmak ayrı bir konu olarak ele alınabilir. Şimdi hayati önem taşıyan başka bir soruna değinelim. İçte ve dışta sıfır sorun sloganıyla yola çıkan AKP nin; içeride ve dışarıda ülkemizi tam bir kaos ortamına sürüklediğini görüyoruz ve bunun acısını hep birlikte yaşıyoruz. Sınırlarımız yolgeçen hanına dönmüş durumda. Biliyoruz ki Ülkemizde resmi rakamlara göre üç milyon, resmi olmayan rakamlara göre beş milyon Suriyeli mülteci yaşmaktadır.
Bu mültecilerin yaklaşık üç yüz bin tanesi Devlet tarafından oluşturulan Kamplarda kalıyor. Geriye kalanı Ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış durumda. Kamplarda kalanlara dikkatli baktığımızda bunların %80 i IŞID militanlarının Aileleri, yakın akrabaları ve hatta kendileridir. Savaştan kaçan bu çoğu Eğitimsiz insanların hepsi ülkemize kontrol dışı gelmiştir. Bunları içerisinde IŞID militanların, yabancı Ajanların, Başka terör örgütü militanlarının olmadığını söylemek zekâmızla dalga geçmek anlamına gelir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bu mülteciler Alevilerin yoğun olduğu bölgelere kalıcı olarak yerleştirilmeye başlandı.
Kahramanmaraş ta bulunan 27 bin kişilik çadır kentin Başbakanlık genelgesi ile yeni yapılacak Konteynır kentlere yerleştirilmesine karar verildi. Bu konteynır kentlerin Özellikle Alevi Bektaşi nüfusun bulunduğu köylerin ortasına yapılması, bölgedeki demografik yapının değiştirilmesi ve iktidara muhalif olan bölge insanının sindirilmesi amacını taşıyor.
27 bin Suriyeli sığınmacının barındığı çadır kentin, Alevilerin yaşadığı köylere yapılacak olmasına tepkiler devam ediyor. Yöre halkı, sivil toplum örgütleri, dernekler ve muhtarlardan oluşan ‘Maraş yaşam platformu’ inşaat sahasında iş makinelerinin girmemesi için çadır kurarak nöbete başladı. Fakat bütün çabalara rağmen iki ay önce Mülteciler bu Kamplara yerleştirildi. Doğru dürüst alt yapısı olmayan Kamplardaki kirlilik daha şimdiden insan yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başladı. Çevrede ki kaynaklara karışan atık sular, bu suları içen çevre insanının sağlığını tehdit etmekte ve aynı zamanda tarımda kullanılan bu sular adeta zehir saçmaktadır.
Yaklaşık 400 günden bu yana bu konuda direniş devam ediliyor. Bu nedenle açılan davanın bir hafta önce duruşması vardı ve duruşma 27 Şubata ertelendi. Konu hakkında açıklama yapan bir köy muhtarı; "Köylünün arazilerine hiçbir şey söylemeden el konuldu. İnsanlar burada hem saldırı korkusuyla eylem yapıyor, hem de el konulan topraklarını savunmak için eylem yapıyor" dedi. Köylünün toprağının zorla alınmaya çalışıldığını belirten köy muhtarı, Alevilerin tedirginliğini ise şu sözlerle aktarıyor:
“Bu şehirde o kadar boş yer varken Kampları neden Alevi köylerinin ortasına yapıyorsunuz, neden burası? 20 köyün toplam nüfusu varsa yoksa 3 bin kişiyiz. Buraya 25 bin Suriyeli getirecekler. Bu insanlar zaten savaşa şahit olmuş, çoğu Alevilere iyi bakmıyor. Bunların içinde militanlar olup olmadığını nereden bileceğiz? Halk bu yüzden tedirgin. Halkın merasına hukuksuzca el koydular. Bir değil bin hukuksuzluk var burada. Siyaset devreye girmezse açtığımız yürütmeyi durdurma davasında kesin başarı kazanırız.
“Bu şehirde o kadar boş yer varken Kampları neden Alevi köylerinin ortasına yapıyorsunuz, neden burası? 20 köyün toplam nüfusu varsa yoksa 3 bin kişiyiz. Buraya 25 bin Suriyeli getirecekler. Bu insanlar zaten savaşa şahit olmuş, çoğu Alevilere iyi bakmıyor. Bunların içinde militanlar olup olmadığını nereden bileceğiz? Halk bu yüzden tedirgin. Halkın merasına hukuksuzca el koydular. Bir değil bin hukuksuzluk var burada. Siyaset devreye girmezse açtığımız yürütmeyi durdurma davasında kesin başarı kazanırız.
Burada 78'in izleri henüz yeni siliniyor. Şimdi yeniden bu paniği bize yaşatıyorlar. Aleviler ezilmeye alışmış diyerek bize saldırıyorlar, bizi hedef alıyorlar." Maraş’ta Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Terolar bölgesine kurulmak istenen mülteci kampına karşı tepkiler sürerken bu kez de Sivas’ta Alevilerin yaşadığı köylere mültecilerin yerleştirileceğine dair bilgiler gelmeye başladı. Sivas’ta bulunan Alevi kurumları ve Alevi köy muhtarları tarafından alınan bilgilere göre Divriği, İmranlı, Dara, Zara, Hafik ve Yıldızeli ilçelerine bağlı Alevi köylerine mültecilerin yerleştirilmesi hazırlığı yapılıyor. Bir süredir Kaymakamlar tarafından muhtarlardan “köyünüzde kaç boş ev var”, “Yaz ve kış nüfus nedir” gibi bilgilerin iletilmesini istendi.
Muhtarın da söylediği gibi 78 Katliamının izleri henüz silinmemişken yeni hazırlıkların alt yapısı mı döşeniyor? Ne dersiniz…
O halde Armudun sapı, üzümün çöpü demeden birbirimizi sevelim, kenetlenelim, Laiklik ve Demokrasi ortak paydasında birleşerek direnelim, direnenlere omuz verelim. Saygıyla…
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder