4 Temmuz 2022 Pazartesi

Datça Cem Evi , Datça Demokrasi Platformu ile birlikte 2 Temmuz'u Andı.

 HBVAKV Datça Şubesi Cemevi ve Datça Demokrasi Platformu Sivas Katliamı Anma Programı ve Basın Açıklaması

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi Sivas Katliamının 29. Yılı sebebiyle Datça Demokrasi Platformu ile birlikte gerçekleştirdiği Sivas Katliamının 29. Yılı Anma Programı  2 Temmuz 2022 saat 19.00’da Datça Demokrasi Evinde gerçekleştirildi.

Katliamda hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşunun ardından HBVAKV Datça Cemevi Başkanı Murat Yıldırım ve Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar birer konuşma yaptılar. Gencer Dinçer’in de Sivas Katliamına dair notlarını paylaştığı programın sunuculuğunu Hasan Tamcan gerçekleştirdi.
Katliamda hayatını kaybedenlerin isimlerinin tek tek söylenmesinin ardından hazırlanan basın açıklaması Hasan Tamcan tarafından okundu.

Zeki Şimşek ve Kemal Kara’nın gerçekleştirdiği ve katliamda hayatını kaybedenlerin eserlerin yer aldığı dinletinin ardından Cemevi tarafından hazırlanan lokmalar gelen misafirlerle paylaşıldı.





‘’KATLİAMLARA, BASKI, ASİMİLASYON, YOLSUZLUK VE YOKSULLUĞA KARŞI, EŞİT HAKLAR MÜCADELESİ VE ADALET İÇİN BU 2 TEMMUZ’DA ALANLARDAYIZ!’’

 

2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas Madımak otelinde yaşatılan katliamın üzerinden 29 yıl geçti. İnancın, bilincin, direncin simgesi olan Pirimiz Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinin ilk üçü Pirimizin yaşamış olduğu Yıldızeli’nin Banaz köyünde gerçekleştirilmişti. 1993 yılında, Sivas merkezde yapılması planlanan 4.anma etkinlikleri, program dahilinde devam ediyorken; gerici faşistler tarafından, günler öncesinden başlayan provakasyonlar sonuç vermiş ve devletin kolluk güçleri gözetiminde MADIMAK OTELİNE doğru yürüyüşe geçen, kışkırtılmış, gerici ve yobaz kalabalık Oteli ablukaya almıştır. Gözü dönmüş kalabalığa sekiz saat boyunca hiçbir müdehale de bulunulmamıştır. Hafızalarımızdan asla silinmeyecek slogan ve sevinç naraları eşliğinde OTEL ATEŞE VERİLMİŞ ve 33 aydınımız, ozanımız, sanatcımız, semahçımız, gencimiz kısacası AYDINLIK GELECEĞİMİZ ile birlikte 2 otel görevlisi de  diri diri yakılarak katledilmiştir. Bu katliamda 105 canımız da yaralanmıştır.

2 Temmuz Madımak katliamının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, katliamın hesabı verilmemiş, arkasındaki gerçek sorumlular açığa çıkarılmamış, katliamda bizzat rol oynayan çoğu piyon bir grup hakkında göstermelik davalar açılsa da adalet yerine getirilmemiştir. Katillerin çoğu affedilmiş, yurt dışına çıkarılmış, normal yaşamlarına devam ettirilmiştir. Bilinçli olarak uzatılan davalar zaman aşımına uğratılmış ve tutuklu olanlar dahi serbest bırakılmışlardır. Bu zaman aşımı kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “milletimize hayırlı olsun”  diyerek karşılanmış ve büyük bir memnuniyet duygusu ile halka ilan edilmiştir. Aranan sanıklar yönünden devam eden mahkeme süreci de önceki süreçlere benzer bir biçimde devam etmekte ve adeta Şehit ailelerimiz başta olmak üzere Alevi toplumunun sabrı zorlanmaktadır. Dava yeniden zaman aşımına uğratılmak istenmektedir. Herkes bilmelidir ki, Sivas Madımak Katliamı İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz ve olamaz.

Madımak Katliamı ile amaçlanan şey ve topluma verilmek istenen mesajın,  sadece  insanların yakılması, katledilmesi olmadığı bilinmelidir. 1990’lı yıllarda  bir yandan gelişen sınıf mücadelesi ve devrimci durum, diğer yandan ulusal mücadelenin yükselişi, ortak mücadele zeminini geliştirmiştir. Bu somut durum, egemen güçleri harekete geçirmiş, siyasal iktidarı, gelişen bu dalgayı zayıflatmaya yönelik hamle arayışlarına itmiştir. Madımak katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması ve kendi içinde çatışma ortamları oluşturulması için bilinçli seçilmiş bir Alevi Katliamıdır. Bu katliamda öncesnde ve sonrasında yaşanan diğer katliamlar gibi tarihin utanç sayfalarında yerini almıştır ve asla unutulmayacaktır. Katliamın diğer bir amacı da toplumun sınıf siyasetinden uzaklaşıp, kimlik siyasetine yönelmesini sağlamaktır. Katliamın nedenleri ve sonuçlarının tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılması için, Devletin tüm organları ile birlikte, Tansu Çiller’in Başbakan, Erdal İnönü’nün hükumet ortağı olduğu dönemin tüm siyasal süreçleri ile amasız, fakatsız yüzleşilmesi gerekmektedir. Arkasındaki gerçek failerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur. Madımak katliamı, ancak ve ancak tarihle yüzleşilerek aydınlatılabilinir.  Bu dönemde, Madımak katliamı dışında başta Gazi ve Ümraniye olmak üzere bir çok katliam yaşanmış, adına faili meçhul denilen binlerce cinayet işlenmiştir. Aydınlar,gazeteciler, devrimciler, yurtseverler katledilmiştir. Ne  Madımak katlimını ne de bahsi geçen cinayetleri unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız. 



Sevgili Canlar ve Değerli Basın Emekçileri;

          90’lar ile biriken sorunlar 2001 krizini yarattı ve kriz sonrası iktidara gelen AKP hükümeti, sistemin iktidardaki yeni yüzü olarak halka sunuldu. Cumhuriyet tarihi boyunca benzerlerine bir çok kez tanıklık ettiğimiz krizler yeni diye sunulan yönetimler eliyle aşılmak istenmiş ama özü hiç değişmeyerek hep baskı, katliam ve demokratik her talebin şiddetle bastırıldığı yönetimler devam etmiştir. Bugün yaşadıklarımız, bize bir kez daha göstermiştir ki örgütlü olmayan halklar , iktidarların politikalarına teslim olmaya mahkumdurlar. Yeni dönem diye sunulan bu süreçte de Ankara Gar, Roboski, Suruç ve Gezi katliamlarını yaşadık. Diğer yandan çıkarılan KHK’larla başta eğitim alanı olmak üzere yüz binlerce kamu emekçisi haksız hukuksuz şekilde işten atılmış, muhalif basın yayın organları ile muhalif tüm demokratik kurumlar kapatılmış, gazeteciler akademisyenler başta olmak üzere haksız ve hukuksuzluğa karşı çıkan herkes tutuklanmıştır. 

          Diğer yandan, başta sendikalar, meslek odaları, dernekler, vakıflar gibi bir çok kurum ve kuruluşu kendi siyasal iktidarlarına hizmet edecek şekilde yandaş  kurumlara dönüştürmek istenmiş, buna karşı direnenler ise terörize edilerek toplum, kutuplaştırılmaya devam edilmiştir. Kürt sorununda demokratikleşmeyi değil, güvenlik eksenli savaş politikalarını esas alan süreç devam etmektedir. Bir yandan seçilen belediye başkanları, eş genel başkanları ve milletvekilleri görevlerinden alınıp tutuklanırken diğer yandan aileler tarifsiz acılar yaşamışlardır. Katledilen çocuklar buzdolabında saklanmış, Taybet Ana’nın cenazesi günlerce yerde kalmıştır. Ankara’da Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin mezardan çıkarılması adeta alkışlanmıştır.

        Değerli Dostlar;

        AKP iktidarı eliyle toplum üzerinde inşa edilen bu tekçi iktidar ilişkisine halk tarafından verilen desteğin azaldığını gören egemenler son dönemlerde daha da saldırganlaşmıştır. Çubuk’ta bir asker cenazesine katılan CHP Genel Başkanı, linç edilerek öldürülmek istenmiştir. Saldırganların içinde bulunan bir kadın Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evi hedef göstererek “evi yakın” diye bağırmıştır. Bütün bunlar kolluk kuvvetlerinin gözü önünde yapılmıştır.

Her geçen yıl kadın cinayetleri ve istismarları katlanarak artmaktadır. İnsan yaşamını güvence altına alan Uluslararası İstanbul Sözleşmesinin imzacısı olmaktan çekilme kararı, adeta kadın cinayetlerini destekler biçimdedir.

Yine geçtiğimiz günlerde Gezi davası ile ilgili verilen karar, Canan Kaftancıoğlu’na verilen siyaset yasağı, Alevi-Kürt-Kadın aktivist Aysel Doğan’ın cenazesine yapılan saldırı, aydın ve ilerici sanatçıların konserlerinin yasaklanması, AKP zihniyetinin ilerici, aydın tüm ötekilere olan hıncının kanun dışı-kanun üstü uygulamalarının örnekleridir.

Cumhurbaşkanının, meclis kürsüsünden Gezi’ye katılanlar için ‘’bunlar çürük-bunlar sürtük’’ söylemleri, buna itiraz eden savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkını kullanan PSAKD temsilcilerinin basın açıklamasına izin verilmemesi, Ortadoğu teknik üniversitesinin geleneksel bahar şenliklerine yapılan hukuksuz müdahale,  Tüik önünde sendikanın yapmak istediği açıklamaya yönelik müdahale ile yeni dönemde de baskı, kaos ve şiddete dayalı bir siyasal sürecin yaşanacağını bize göstermektedir.




Yaşanan bu sürecin en temel göstergelerinden biri olan ekonomik kriz AKP iktidarını sarsmaktadır. Uzun süredir şiddete, baskıya, tutuklamalara dayandırdığı iktidarı, her geçen gün kan kaybetmektedir. Enflasyondaki astronomik yükseliş, her ne kadar TUİK tarafından düşük ilan edilse de reel durum, halkın açlık ve yoksullukla mücadelesini gözler önüne sermektedir. Krizin tüm faturasını emekçilere kesen siyasal iktidara karşı, ezilenler, her alanda verdikleri mücadele ile itirazlarını yükseltmeye başlamıştır.

Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Canlar;

Ülkemizde yaşanan her türlü ekonomik, siyasal ve kültürel krizlerin baş sorumlusu Emperyalizm ve başta AKP hükümeti olmak üzere onun ülkemizdeki iş birlikçileridir.

Aleviler olarak bir kez daha diyoruz ki;

- Cem evlerimiz Alevilerin İbadethanesi olarak bir an önce kabul edilmeli ve Anayasal güvence altına alınmalıdır.

- Kapatılan ve Vakıflar aracılığı ile el konulan Dergâhlarımız gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir.

- Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.

- Alevi köylerine cami yapılmasından vaz geçilmeli, her türlü asimilasyon politikasına son verilmelidir. Alevilerin Kutsal Mekânlarına yapılmak istenen baraj, hes, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir.

- Zorunlu din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır.

-Alevi inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericilleştirilmesinin kurumsal karşılığı olan, Laik ve demokratik Cumhuriyetin önündeki en büyük engel Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıp, lav edilmelidir.

- Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir.  Madımak Oteli tartışmasız, Utanç Müzesi olmalıdır.

Bütün bu taleplerimizle katliamın 29. yılında buradayız ve bir aradayız.

Adalet için, barış için, bir arada kardeşçe yaşamak için buradayız,

Demokrasinin tüm kurallarının ve kurumlarının işletilmesini talep etmek için buradayız.

En temel talebimiz olan Eşit yurttaşlık hakkımızı haykırmak için buradayız.

Bir  kez daha ifade ediyoruz ki, bu güne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar,

baskı, şiddet, tutuklama, inkar, imha, asimilasyon vb. bütün yöntemleri denediler. Denenmemiş  bir tek yol kaldı o da barış. Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen, cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı, savaşların ve sömürünün son bulduğu kısacası inancımızda Rızalık Şehri olarak tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler ile birlikte inşa edeceğiz. Haramilerin saltanatını er ya da geç ama mutlaka yıkacağız. Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Bu ülkeyi ve bu dünyayı yaşanır kılmak biz  insanların elindedir. Bu gerçeği her yerde ve her alanda haykırmaya devam edeceğiz. Değil 29 yıl, 29 asır da geçse Madımak katliamını ve diğer işlenmiş insanlık suçlarını unutmayacağız. 




Değerli Canlar, gelin hep birlikte, Katliamın 29. Yılında mücadelemizi daha da yükselterek, tüm saldırılara karşı Alevi Örgütlerimizin ve Alevi halkının birliğini sağlayalım, Madımak Katliamında yitirdiğimiz Canlarımızı unutturmak isteyenlere karşı gereken cevabı hep birlikte verelim. 

Unutmak, en başta inancımıza, direncimize, bilincimize ve bu uğurda bedel ödeyen, Kerbela’dan Şeyh Bedrettin’e, Pir Sultan’a ve bugüne kadar, hak ve hakikat mücadelesinde inançları uğruna bedel ödeyenlere ihanettir. Unutmak; Asım Bezirci’nin Kalemine, Hasret Gültekin’in Bağlamasına, Nesimi Çimen’in Curasına, Muhlis Akarsu’nun deyişlerine, Asuman Sivri’nin Semahına, Koray Kaya’nın düşlerine ihanettir.

Madımak Katliamı’nı Unutmadık, Unutturmayacağız!

Gelin canlar bir olalım…

Sivas’ın Işığı Sönmeyecek!

 

HBVAKV DATÇA ŞUBESİ CEMEVİ

DATÇA DEMOKRASİ PLATFORMU








 


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder