HBVAKV Datça Şubesi Cemevi ve Datça Demokrasi Platformu Sivas Katliamı Anma Programı ve Basın Açıklaması
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi Sivas Katliamının 29. Yılı sebebiyle Datça Demokrasi Platformu ile birlikte gerçekleştirdiği Sivas Katliamının 29. Yılı Anma Programı 2 Temmuz 2022 saat 19.00’da Datça Demokrasi Evinde gerçekleştirildi.
Katliamda hayatını kaybedenlerin isimlerinin tek tek söylenmesinin ardından hazırlanan basın açıklaması Hasan Tamcan tarafından okundu.
Zeki Şimşek ve Kemal Kara’nın gerçekleştirdiği ve katliamda hayatını kaybedenlerin eserlerin yer aldığı dinletinin ardından Cemevi tarafından hazırlanan lokmalar gelen misafirlerle paylaşıldı.
‘’KATLİAMLARA,
BASKI, ASİMİLASYON, YOLSUZLUK VE YOKSULLUĞA KARŞI, EŞİT HAKLAR MÜCADELESİ VE
ADALET İÇİN BU 2 TEMMUZ’DA ALANLARDAYIZ!’’
2
Temmuz 1993 tarihinde, Sivas Madımak otelinde yaşatılan katliamın üzerinden 29
yıl geçti. İnancın, bilincin, direncin simgesi olan Pirimiz Pir Sultan Abdal’ı
anma etkinliklerinin ilk üçü Pirimizin yaşamış olduğu Yıldızeli’nin Banaz
köyünde gerçekleştirilmişti. 1993 yılında, Sivas merkezde yapılması planlanan
4.anma etkinlikleri, program dahilinde devam ediyorken; gerici faşistler
tarafından, günler öncesinden başlayan provakasyonlar sonuç vermiş ve devletin
kolluk güçleri gözetiminde MADIMAK OTELİNE doğru yürüyüşe geçen, kışkırtılmış,
gerici ve yobaz kalabalık Oteli ablukaya almıştır. Gözü dönmüş kalabalığa sekiz
saat boyunca hiçbir müdehale de bulunulmamıştır. Hafızalarımızdan asla
silinmeyecek slogan ve sevinç naraları eşliğinde OTEL ATEŞE VERİLMİŞ ve 33
aydınımız, ozanımız, sanatcımız, semahçımız, gencimiz kısacası AYDINLIK
GELECEĞİMİZ ile birlikte 2 otel görevlisi de
diri diri yakılarak katledilmiştir. Bu katliamda 105 canımız da
yaralanmıştır.
2
Temmuz Madımak katliamının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, katliamın
hesabı verilmemiş, arkasındaki gerçek sorumlular açığa çıkarılmamış, katliamda
bizzat rol oynayan çoğu piyon bir grup hakkında göstermelik davalar açılsa da
adalet yerine getirilmemiştir. Katillerin çoğu affedilmiş, yurt dışına
çıkarılmış, normal yaşamlarına devam ettirilmiştir. Bilinçli olarak uzatılan
davalar zaman aşımına uğratılmış ve tutuklu olanlar dahi serbest
bırakılmışlardır. Bu zaman aşımı kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından
“milletimize hayırlı olsun” diyerek
karşılanmış ve büyük bir memnuniyet duygusu ile halka ilan edilmiştir. Aranan
sanıklar yönünden devam eden mahkeme süreci de önceki süreçlere benzer bir
biçimde devam etmekte ve adeta Şehit ailelerimiz başta olmak üzere Alevi
toplumunun sabrı zorlanmaktadır. Dava yeniden zaman aşımına uğratılmak
istenmektedir. Herkes bilmelidir ki, Sivas Madımak Katliamı İnsanlığa karşı
işlenmiş bir suçtur ve İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz ve olamaz.
Madımak Katliamı ile amaçlanan şey ve topluma verilmek istenen mesajın, sadece insanların yakılması, katledilmesi olmadığı bilinmelidir. 1990’lı yıllarda bir yandan gelişen sınıf mücadelesi ve devrimci durum, diğer yandan ulusal mücadelenin yükselişi, ortak mücadele zeminini geliştirmiştir. Bu somut durum, egemen güçleri harekete geçirmiş, siyasal iktidarı, gelişen bu dalgayı zayıflatmaya yönelik hamle arayışlarına itmiştir. Madımak katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması ve kendi içinde çatışma ortamları oluşturulması için bilinçli seçilmiş bir Alevi Katliamıdır. Bu katliamda öncesnde ve sonrasında yaşanan diğer katliamlar gibi tarihin utanç sayfalarında yerini almıştır ve asla unutulmayacaktır. Katliamın diğer bir amacı da toplumun sınıf siyasetinden uzaklaşıp, kimlik siyasetine yönelmesini sağlamaktır. Katliamın nedenleri ve sonuçlarının tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılması için, Devletin tüm organları ile birlikte, Tansu Çiller’in Başbakan, Erdal İnönü’nün hükumet ortağı olduğu dönemin tüm siyasal süreçleri ile amasız, fakatsız yüzleşilmesi gerekmektedir. Arkasındaki gerçek failerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur. Madımak katliamı, ancak ve ancak tarihle yüzleşilerek aydınlatılabilinir. Bu dönemde, Madımak katliamı dışında başta Gazi ve Ümraniye olmak üzere bir çok katliam yaşanmış, adına faili meçhul denilen binlerce cinayet işlenmiştir. Aydınlar,gazeteciler, devrimciler, yurtseverler katledilmiştir. Ne Madımak katlimını ne de bahsi geçen cinayetleri unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Sevgili
Canlar ve Değerli Basın Emekçileri;
90’lar ile biriken sorunlar 2001
krizini yarattı ve kriz sonrası iktidara gelen AKP hükümeti, sistemin
iktidardaki yeni yüzü olarak halka sunuldu. Cumhuriyet tarihi boyunca benzerlerine
bir çok kez tanıklık ettiğimiz krizler yeni diye sunulan yönetimler eliyle
aşılmak istenmiş ama özü hiç değişmeyerek hep baskı, katliam ve demokratik her
talebin şiddetle bastırıldığı yönetimler devam etmiştir. Bugün yaşadıklarımız,
bize bir kez daha göstermiştir ki örgütlü olmayan halklar , iktidarların
politikalarına teslim olmaya mahkumdurlar. Yeni dönem diye sunulan bu süreçte
de Ankara Gar, Roboski, Suruç ve Gezi katliamlarını yaşadık. Diğer yandan
çıkarılan KHK’larla başta eğitim alanı olmak üzere yüz binlerce kamu emekçisi
haksız hukuksuz şekilde işten atılmış, muhalif basın yayın organları ile
muhalif tüm demokratik kurumlar kapatılmış, gazeteciler akademisyenler başta
olmak üzere haksız ve hukuksuzluğa karşı çıkan herkes tutuklanmıştır.
Diğer yandan, başta sendikalar, meslek odaları, dernekler, vakıflar gibi
bir çok kurum ve kuruluşu kendi siyasal iktidarlarına hizmet edecek şekilde
yandaş kurumlara dönüştürmek istenmiş,
buna karşı direnenler ise terörize edilerek toplum, kutuplaştırılmaya devam
edilmiştir. Kürt sorununda demokratikleşmeyi değil, güvenlik eksenli savaş
politikalarını esas alan süreç devam etmektedir. Bir yandan seçilen belediye
başkanları, eş genel başkanları ve milletvekilleri görevlerinden alınıp
tutuklanırken diğer yandan aileler tarifsiz acılar yaşamışlardır. Katledilen
çocuklar buzdolabında saklanmış, Taybet Ana’nın cenazesi günlerce yerde
kalmıştır. Ankara’da Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin mezardan çıkarılması
adeta alkışlanmıştır.
Değerli Dostlar;
AKP iktidarı eliyle toplum üzerinde
inşa edilen bu tekçi iktidar ilişkisine halk tarafından verilen desteğin
azaldığını gören egemenler son dönemlerde daha da saldırganlaşmıştır. Çubuk’ta
bir asker cenazesine katılan CHP Genel Başkanı, linç edilerek öldürülmek
istenmiştir. Saldırganların içinde bulunan bir kadın Kılıçdaroğlu’nun sığındığı
evi hedef göstererek “evi yakın” diye bağırmıştır. Bütün bunlar kolluk
kuvvetlerinin gözü önünde yapılmıştır.
Her
geçen yıl kadın cinayetleri ve istismarları katlanarak artmaktadır. İnsan
yaşamını güvence altına alan Uluslararası İstanbul Sözleşmesinin imzacısı
olmaktan çekilme kararı, adeta kadın cinayetlerini destekler biçimdedir.
Yine
geçtiğimiz günlerde Gezi davası ile ilgili verilen karar, Canan Kaftancıoğlu’na
verilen siyaset yasağı, Alevi-Kürt-Kadın aktivist Aysel Doğan’ın cenazesine
yapılan saldırı, aydın ve ilerici sanatçıların konserlerinin yasaklanması, AKP
zihniyetinin ilerici, aydın tüm ötekilere olan hıncının kanun dışı-kanun üstü
uygulamalarının örnekleridir.
Cumhurbaşkanının, meclis kürsüsünden Gezi’ye katılanlar için ‘’bunlar çürük-bunlar sürtük’’ söylemleri, buna itiraz eden savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkını kullanan PSAKD temsilcilerinin basın açıklamasına izin verilmemesi, Ortadoğu teknik üniversitesinin geleneksel bahar şenliklerine yapılan hukuksuz müdahale, Tüik önünde sendikanın yapmak istediği açıklamaya yönelik müdahale ile yeni dönemde de baskı, kaos ve şiddete dayalı bir siyasal sürecin yaşanacağını bize göstermektedir.
Yaşanan
bu sürecin en temel göstergelerinden biri olan ekonomik kriz AKP iktidarını
sarsmaktadır. Uzun süredir şiddete, baskıya, tutuklamalara dayandırdığı
iktidarı, her geçen gün kan kaybetmektedir. Enflasyondaki astronomik yükseliş,
her ne kadar TUİK tarafından düşük ilan edilse de reel durum, halkın açlık ve
yoksullukla mücadelesini gözler önüne sermektedir. Krizin tüm faturasını
emekçilere kesen siyasal iktidara karşı, ezilenler, her alanda verdikleri
mücadele ile itirazlarını yükseltmeye başlamıştır.
Değerli
Basın Emekçileri, Sevgili Canlar;
Ülkemizde
yaşanan her türlü ekonomik, siyasal ve kültürel krizlerin baş sorumlusu
Emperyalizm ve başta AKP hükümeti olmak üzere onun ülkemizdeki iş
birlikçileridir.
Aleviler
olarak bir kez daha diyoruz ki;
-
Cem evlerimiz Alevilerin İbadethanesi olarak bir an önce kabul edilmeli ve
Anayasal güvence altına alınmalıdır.
-
Kapatılan ve Vakıflar aracılığı ile el konulan Dergâhlarımız gerçek sahibi olan
biz Alevilere geri verilmelidir.
-
Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri
en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
-
Alevi köylerine cami yapılmasından vaz geçilmeli, her türlü asimilasyon
politikasına son verilmelidir. Alevilerin Kutsal Mekânlarına yapılmak istenen
baraj, hes, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir.
-
Zorunlu din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı,
eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır.
-Alevi
inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericilleştirilmesinin kurumsal
karşılığı olan, Laik ve demokratik Cumhuriyetin önündeki en büyük engel Diyanet
İşleri Başkanlığı kapatılıp, lav edilmelidir.
-
Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını
vermelidir. Madımak Oteli tartışmasız,
Utanç Müzesi olmalıdır.
Bütün
bu taleplerimizle katliamın 29. yılında buradayız ve bir aradayız.
Adalet
için, barış için, bir arada kardeşçe yaşamak için buradayız,
Demokrasinin
tüm kurallarının ve kurumlarının işletilmesini talep etmek için buradayız.
En
temel talebimiz olan Eşit yurttaşlık hakkımızı haykırmak için buradayız.
Bir kez daha ifade ediyoruz ki, bu güne kadar
gelmiş geçmiş bütün iktidarlar,
baskı,
şiddet, tutuklama, inkar, imha, asimilasyon vb. bütün yöntemleri denediler.
Denenmemiş bir tek yol kaldı o da barış.
Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen,
cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin
barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı,
savaşların ve sömürünün son bulduğu kısacası inancımızda Rızalık Şehri olarak
tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler
ile birlikte inşa edeceğiz. Haramilerin saltanatını er ya da geç ama mutlaka
yıkacağız. Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Bu ülkeyi ve bu dünyayı
yaşanır kılmak biz insanların elindedir.
Bu gerçeği her yerde ve her alanda haykırmaya devam edeceğiz. Değil 29 yıl, 29
asır da geçse Madımak katliamını ve diğer işlenmiş insanlık suçlarını
unutmayacağız.
Değerli
Canlar, gelin hep birlikte, Katliamın 29. Yılında mücadelemizi daha da
yükselterek, tüm saldırılara karşı Alevi Örgütlerimizin ve Alevi halkının birliğini
sağlayalım, Madımak Katliamında yitirdiğimiz Canlarımızı unutturmak isteyenlere
karşı gereken cevabı hep birlikte verelim.
Unutmak, en başta inancımıza, direncimize, bilincimize ve bu uğurda bedel ödeyen, Kerbela’dan Şeyh Bedrettin’e, Pir Sultan’a ve bugüne kadar, hak ve hakikat mücadelesinde inançları uğruna bedel ödeyenlere ihanettir. Unutmak; Asım Bezirci’nin Kalemine, Hasret Gültekin’in Bağlamasına, Nesimi Çimen’in Curasına, Muhlis Akarsu’nun deyişlerine, Asuman Sivri’nin Semahına, Koray Kaya’nın düşlerine ihanettir.
Madımak
Katliamı’nı Unutmadık, Unutturmayacağız!
Gelin
canlar bir olalım…
Sivas’ın
Işığı Sönmeyecek!
HBVAKV
DATÇA ŞUBESİ CEMEVİ
DATÇA
DEMOKRASİ PLATFORMU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder