6 Kasım 2022 Pazar günü Hacı Bektaş veli Anadolu kültür vakfı Datça şubesi cem evi yönetici ve üyeleri ve Hacı Bektaş veli Anadolu kültür vakfı Köyceğiz şubesi ile birlikte Çok Geç Olmadan Yaşama Alanlarımızı Savunuyoruz Muğla Mitingi ’ne Katıldık
Muğla’da ‘Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz’ mitingi: Yok edilen bizim doğamızdır
Muğla’da ekolojik yıkıma karşı ‘Çok Geç Olmadan Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz’ sloganıyla çevre mitingi düzenlenendi. Çok sayıda yurttaşın katıldığı mitingde, “İnsandan, toplumdan ayrı bir doğa, çevre, ekoloji olmadığına vurgu yaparak dile getiriyoruz. Yok edilen bizim doğamızdır, yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz” denildi.
Muğla’da ‘Çok Geç Olmadan Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz’ sloganıyla çevre mitingi gerçekleştirildi. Mitinge; ekoloji örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Miting öncesi kitle Mehmet Ali Eren Parkı’nda toplandı. Mitingin yapılacağı Açık Oto Pazarı’na kadar yürüyüş gerçekleştiren kitle; ‘Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz’ , ‘Deştin Çayı özgür aksın’, ‘Dinamitçi Sinpaş Marmaris’i terk et’, ‘Bırakın kıyılar doğal kalsın’ şeklinde sloganlar attı.
Çok Geç Olmadan Yaşama Alanlarımızı Savunuyoruz Muğla Mitingi Tertip Komitesi tarafından yapılan ortak açıklamada, “Türkiye’de saldırılar saymakla bitmiyor, Muğla’da ortalamanın üstünde kötü bir durum var. Kar üzerine kurulu sistem, adını koyarsak kapitalist sistem bizi geçinme araçlarımızdan yoksun bırakarak sürdürülmek isteniyor. Yoksulluğa, geçinememeye, yaşam alanlarımızdan edilmeye HAYIR diyoruz, kabul etmiyoruz. Saymakla bitmeyecek saldırılar, Meclisten ya da kendisini sermayenin istediği her şeyi yapmakla görevli sayanlarca hızla uygulanıp hukuk-mevzuat diye karşımıza çıkarılıyor. Dünyada, yurttaşlarının kamu organlarını bu kadar çok davayla durdurmaya çalıştığı başka bir ülke yoktur. Açılan davaların yetmediği bütün ülkede talana, yağmaya karşı yaşadığı yeri savunmaya, geçinmeye çalışan ezilen, yerinden edilen, yaşam alanlarından koparılanların çığlığı, karşı çıkışı yükseliyor her yerden” denildi.
YAŞAM ALANLARINI KAYBETMEK İSTEMİYORUZ
Muğla’nın yüzde 59’u maden ruhsat alanı ilan edildiği vurgulanan açıklamada, “Muğla’daki termik santrallerin hepimizi canından ettiği, sağlığımızı bozduğu ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak için değil, zengini daha çok zengin etmek için çalışmaya devam ettiğini bütün ülke biliyor, biz de biliyoruz. Bu santrallerin kapatılmasına çeyrek asır önce 1996’da ülkenin mahkemeleri karar verdi. Bu ülke mahkeme kararlarının uygulanmadığı ülke olmaktan çıkmalı. Bu termik santraller o tarihte mahkeme kararları çıkmış olmasına rağmen kapatılmadığı gibi, sermayesine sermaye katmaya çalışan, kar peşinde olan şirketlere satıldı, özelleştirildi. Güneş enerjisi, temiz enerji adı altında santrallerin ömrü uzatılmaya çalışılıyor. Bunun bir aldatmaca olduğunu biliyoruz, bu yanıltmaya ortak olmamız isteniyor; kabul etmiyoruz, canımızdan olmaya ortak olmayacağız. Yaşamak hepimizin hakkı, yaşam alanlarını kaybetmek istemiyoruz” diye belirtildi.
Açıklamada, zeytinliklerin yok edildiğine dikkat çekilerek şunlar belirtildi: “Yönetmelik değişikliği yargı kararıyla iptal ediliyor, başka bir yönetmelikte tekrar halkın önüne konuyor. Akbelen, 450 günü aşkın zamandır bu yoksullaşmaya hayır diyor. İkizköy geçinmek, üretmek, yaşamak istiyor. Bayır-Deştin sınırındaki Tekağaç Sırtı’nda yapımı süren, çimento farikası durdurulamazsa, tozuyla dumanıyla ekolojik yıkıma yol açacaktır. Fabrika 13 maden ocağının açılmasına 8 bin hektar orman alanının yok olmasına neden olacak. Zeytinlikler, bağ-bahçeler, arılıklar yok olacaktır. Fabrika tarım alanlarını yok edip tarımı imkansız hale getirecektir.”
YOK EDİLEN BİZİM DOĞAMIZDIR
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Marmarisliler, Muğlalılar, bütün ülke mahkeme kararlarını dolanarak sürdürülen kaçak inşaatın durdurulmasını istiyor. Kaçak inşaatı durdurması gerekenler, mahkeme kararına uyulmasını sağlamakla görevli olanlar, ÇED sürecini mahkeme kararını hiçe sayarak yürütüyor. Kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Fethiye’den Datça’ya, Gökova’dan Bodrum’a kıyılar talan ediliyor. Dünya’da benzeri olmayan, kamuya ait kıyılar talan ediliyor. Bu talan sürdüğünde geriye yok edilen doğa, kirlenen deniz, kıyı ekosistemi, beton yığınlarına dönmüş kıyılar kalacak. Kıyıların doğallığının yok edilmesini istemiyoruz. Kıyıların doğal yapısını bozan hepimiz adına davranmak zorunda olan devletin ortak olduğu MUÇEV Limited Şirketi olsa da kabul etmiyoruz. Temel talebimizin eşitlik ve özgürlük olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu talebimizi, insandan, toplumdan ayrı bir doğa, çevre, ekoloji olmadığına vurgu yaparak dile getiriyoruz. Yok edilen bizim doğamızdır, yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz.”
Son olarak açıklamada talepler şu şekilde sıralandı:
- Devlet tarafından uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklere uygun davranılması
- Çevreye-ekolojiye ilişkin kararların, ortak varlıkların, hayatın korunması, süreklilik esas alınarak verilmesini, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının işlevlerine göre bölünerek, doğal olanı korumak için yeniden yapılandırılması
- İklim krizinin hepimizin, bütün dünyanın sorunu olduğunun kabul edilmesini; iklim krizinden sadece etkilenmediğimizi, aynı zamanda krize katkıda bulunulduğunun kabul edilmesi
- Başta fosil yakıt kullananlar olmak üzere, iklim krizine katkıda bulunan tesislerin ve projelerin bir an önce sona erdirilmesi
- Özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmesini; tersine, kamulaştırma yoluna başvurulmasını, - Kıyıların metalaştırılmasından vazgeçilmesi
- Bilimsel olmadığı mahkeme kararları ile kanıtlanmış Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlara dayanarak ve şirketlerin çıkarlarına göre kullanmayı esas alarak, bütün Türkiye’de doğal sit alanlarının belirlenip ilan edilmesinden derhal vazgeçilmesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder