Datça Cem Evi’nde Aşık Daimi Anma Programı
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi tarafından 22 Nisan 2023 cumartesi günü Datça Cemevi’nde Aşık Daimi Anma programı gerçekleştirildi. Aşık Daimi’nin Ölümünün 40. Yılı sebebiyle gerçekleştirilen program şube başkanı Murat Yıldırım’ın açılış konuşmasıyla başladı. Ankara Devlet Tiyatroları sanatçısı Şekip Taşpınar’ın Daimi’nin hayatını anlatmasından sonra hazırlanan slayt gösterimi gerçekleştirildi. Sonrasında Aşık Daimi Ezgileri önce Sanatçı Ali Ekber Taşdelen, sonrasında ise Kemal Kara, Gülay Bahar ve Zeki Şimşek tarafından dinleyiciyle buluştu. Yoğun katılımın olduğu program emeği geçenlere teşekkür belgelerinin takdim edilmesiyle son buldu.
AŞIK
DAİMİ’NİN HAYATI
*En güzel varlık
insan ve tüm güzellikler insan içindir.
*Kamilin kemali cennet, cahilin cehli cehennemdir.
*Vicdan, insanları Hakk’a götüren en büyük rehberdir.
Aşık Daimi
Asıl adı İsmail Aydın
olan halk ozanı Aşık Daimi, o zamanlarda Erzincan’ın Tercan ilçesine bağlı
Karahüseyin Köyü’nde yetişmiştir. Daha sonra ise bu köy Çayırlı İlçesi’ne
bağlanmıştır.
Zaman zaman siyasi
koşullara bağlı olarak göç etmek durumunda kalan ailesi, cumhuriyetin ilanından
sonra Sivas’ta bulunan Kangal ilçesinin Ali Bey köyünden İstanbula göç
etmiştir. Ailesi burada ikamet ederken, 28 Şubat 1932 tarihinde, İsmail Aydın
ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Toplam altı kardeşi vardır. Henüz
kendisi dört – beş yaşlarındayken, ailesi tekrar Kangal’a göçmüş, ve kısa bir
süre sonra gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı sırasında tekrar Tercan’a geri
gelmişlerdir.
Annesi Selvi Ana ve
babası Musa Dede, amca çocuklarıdır. Musa Dede, On İki İmamlar’ın sekizincisi
olan İmam Rıza’nın soyundan gelmektedir. Aile, 14. yüzyılda Horasan’dan
Anadolu’ya gelen Anadolu Erenleri’ndendir. İlk olarak Anadolu’da Erzuruma
yerleşmiş olduklarından, ailenin o zamanki reisi, Erzurumlu Pir Ali Baba olarak
anılmaktadır. Pir Ali Baba, Erzurum’da ikamet ederlerken, kendi adına vakıf
kurarak, 1001 Hatim duası geleneğini başlatmıştır. Fakat daha sonra, Osmanlı
döneminde, vakfa, aileye ait köylere ve ailenin diğer mal varlıklarına el
konulmuş ve aile Anadolu’nun farklı yörelerine göç etmek zorunda bırakılmıştır.
Aşık Daimi’nin ailesi, bu göç sırasında Kangal’ın Ali Bey köyüne yerleşen, Pir
Ali Baba Ailesi’nin bir koludur. Bu nedenle, Erzurum, Erzincan ve Sivas
yörelerinde, Aşık Daimi ve ailesi, Ali Baba oğulları olarak anılır ve bilinirler.
Aşık Daimi bir şiirinde soyundan şu şekilde bahsetmiştir;
Ceddim
İmam Rıza Horasan Şahı
Nasip etsin bize cemalullahı
Ziyaret eyledk geldik dergahı
Mahşer günü dedem unutma bizi
Bu dizelerinde ozanımız,
soyunun nereden geldiğini açıkça belirtmiştir. İsmail Aydın’ın hem anne
tarafından (Yusuf Dede) hem de baba tarafından (Tursun Aydın) olan
dedeleri cem, camaat yürüten ve çok iyi
saz çalan dedelerdir. Aşık Daimi’nin ustaları olarak, onu yetiştirmiş ve ona
saz çalmayı öğretmişlerdir. Bu sayede, cem, cemaat içinde büyüyen İsmail Aydın,
yedi yaşına geldiğinde çok iyi saz çalar bir hale gelmiştir.
“Daimi” ismi, sürekli,
aralıksız, kesintisiz, her an anlamına gelmektedir. Kur'an ayetlerinin görünür
anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğunu savunan
Bâtınîlik inancında “Dai” kelimesi, yol gösteren, öğreten, eğiten, düşünceyi ve
öğretiyi yayan anlamına gelmektedir. İsmail Aydın, bir gece rüyasında pir
elinden bade içmiş, bundan sonra isminin (mahlasının) “Daimi” olduğu ve yedi ulu
ozan kervanına katıldığı bildirilmiştir. Aşık Daimi bu durumu bir şiirinde şu
şekilde anlatmıştır;
Güzeller gelip de halim
sorsunlar
Ab-u kevser ile beni yusunlar
Bin üç yüz altmış beş tarih
kosunlar
Daimi’nin ismi fermanda kalsın
Hicri takvimde 1365 yılı,
Miladi takvime göre 1944 yılına denk gelmektedir. Henüz 12 yaşındayken pir
elinden bade içen Daimi, erken dönemlerinde diğer ozanların ve aile
büyüklerinin eserlerini icra ediyor. İlk eseri olan “Bir Seher Vatinde İndim
Bağlara” türküsünü 1948 yılında, yani 16 yaşındayken yazıp bestelemiştir.
Aşık Daimi, Tasavvuf ve
Bâtınîlik öğretilerini derinlemesine özümsemiş bir ozan olarak, mahlasını
aldıktan sonra Anadolu’yu köy köy, kent kent dolaşmaya başlıyor. Halkın gören
gözü, duyan kulağı, söyleyen dili oluyor. Şiirlerinde, aşkla muhabbetle
dolduğunun, ırmak olup aktığının, boran olup taştığının, rüzgar olup estiğinin,
damla damla çoğalıp deryalara karıştığının ve ışık olup çevresindeki herkesi
aydınlattığının altını çiziyor. Mahlasının anlamı gibi, kendisinde var olan
bilgiyi insanlara aktarıp, onlara yol göstermeye başlıyor. Birçok insanın
rehberi, piri ve mürşidi oluyor.
Aşık Daimi, çağında
yaşayan ozanlarla sık sık bir araya gelmiş, muhabbetlere katılmış, turneler ve
konserlerde yer almıştır. Çağdaşı olan ozanlar ve sanatçılar tarafından da çok
sevilmiş ve saygı görmüştür. Henüz 14 yaşında iken, Muzaffer Sarısözen’in
yönettiği Yurttan Sesler programında, canlı yayında deyiş okumuştur. Muzaffer
Sarısözen’e olan minnetini “üzerimde hayli emeği olmuştur” diyerek ifade eder.
1953 yılında, Behçet Kemal Çağlar’ın sunduğu radyo programında da yer almıştır.
1951 yılında rüyasında
gördüğü Gülsüm hanımla aşık olup evlenirler ve 7 evlat dünyaya getirirler. 1960
yılında ise Ispartada askerliğini yapar. Eğitimin önemine inanan Daimi,
çocuklarının eğitimi için, askerlikten sonra ailesiyle Erzincan’a yerleşmeye
karar verir. Bu sırada Erzincan belediyesine bağlı bir merkezde, saz ve ses
eğitimi vermeye başlar. Buradaki öğrencileriyle birlikte belirli günlerde,
yöresel radyoda program yaparlar. 1963 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a
yerleşirler. Başlarda fabrikada çalıştıktan sonra oradan ayrılıp, Unkapanı’nda
bir ses ve saz öğretim evi açar. Burada çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Bu
saz evi Aşık Daimi için, bir dergah görevi gördüğünden önemliydi. İstanbul’da
olan ya da Anadolu’nun çeşitli yerlerinden buraya gelen çeşitli ozanların ve
sanatçıların buluştuğu bir yer olarak kullanılırdı. Daha sonra TRT İstanbul
Radyosu’nun sınavını kazanan Aşık Daimi, sözleşmeli olarak burada uzun yıllar
boyunca görev yapar. Yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler verir.
Özellikle Avrupa ve Avustralya’da verdiği konserlerle göçmen yurttaşlarımızın
sıla hasretine, konserlerleriyle merhem olmuştur.
Kırsal kesimlerde
yaşarken eserlerinde ağırlıklı olarak tasavvuf etkisi görülürken, kent yaşamına
geçtiğinde toplumsal içeriklere de yönelmeye başlamıştır. Eserlerinde, Kore
Savaşı, Kıbrıs Çıkartması, halkın dolandırılması, doğu illerinin geri
kalmışlığı, meclisteki milletvekili kavgaları, mezhep çatışmaları, yurt ve
millet sevgisi, sıla hasreti gibi konulara değinmiş, insanlara öğüt veren bir
halk ozanı olarak akıllara kazınmıştır.
Hacı Bektaş Veli
törenlerine, başlamış olduğu 1964 yılından, Daimi’nin Hakk’a yürümüş olduğu 1983 yılına kadar, her yıl
katılmış ve pir olarak kabul ettiği Hacı Bektaş Veli’ye ve onun felsefesine
sazıyla ve sesiyle hizmet etmiştir. Yetiştirdiği semah ekipleriyle Piri'nin
huzurunda semazenlere sazıyla, sözüyle
eşlik etmiştir. Daimi, Hacı Bektaş Veli’yi ve Atatürk’ü, toplumun önderleri ve
ulu kişi olarak betimlemiş ve “Biri Hacı Bektaş biri Atatürk” isimli eserinde
bunun altını çizmiştir.
Aşık Daimi, temsilcisi
olduğu Alevi-Bektaşi felsefesini, en iyi şekilde yaşamaya ve yaşatmaya çalışmış
kamil bir insan olarak anılır. Eserleri incelendiğinde, hümanist bir anlayış
benimsediği açıkça görülebilir. Özde kibir, benlik, bencillik barındırmamayı
insanlara öğütler. 20. Yüzyılda Alevi-Bektaşi kültürünü devam ettiren, toplumu
derinden etkileyen ozanların başında gelir. Çoğu insana göre, kendisi bir
düşünür, bir halk ozanı, bir şair, bir din adamı ve bir Anadolu filozofuydu.
Sosyal adaletin olması gerektiğine inanan bir devrimciydi. Birçok eserinde,
tasavvuf öğretisinde yer alan “devriye” kavramını ve Alman filozof Nietzsche’nin
döngü (bengi) felsefesini anlatmaktadır. Bu eserlerine örnek olarak “Bir
gerçeğe bel bağladım erenler” ve “Kainatta bir zerreyim” adlı deyişlerini
gösterebiliriz. Aşık Daimi’nin “Derin Ozan” olarak anılmasına ilişkin diğer bir
örnek ise “Kainatın aynasıyım” eserinin derinliğidir. Bu deyişin her bir
satırında Kur’an’ın farklı ayetlerinin Türkçe çevirisine yer vermektedir.
Aşık Daimi’yi, kendisini
yetiştiren dedelerinin ardından en çok etkileyen isimler, Şah Hatayi, Pir
Sultan, Kul Himmet, Fuzuli, Nesimi, Dadaloğlu, Köroğlu, Virani, Teslim Abdal,
Dedemoğlu gibi eski dönem halk ozanlarıdır. Yaşadığı dönemde ise fikrine çok
değer verdiği ve kendisinden yaşça büyük olan Başköylü Hasan Efendi’den
etkilenir. Ayrıca döneminde etkilendiği diğer isimler olan İsmail Potik Dede ve
Eyüp Dede için de birer eser yazmıştır.
Aşık Daimi 51 yıllık
yaşamı boyunca bine yakın eser üretmiştir. Fakat 1980 darbesi sürecinde gördüğü
baskılar nedeniyle eserlerinin bir bölümünü yakmıştır. Kendisinden önce yaşamış
olan ozanların şiirlerini ve kendi eserlerinin çoğunu besteleyerek çeşitli
radyo programlarında, konserlerde, plak ve kaset kayıtlarıyla halka
duyurmuştur.
17 Nisan 1983 gününde
beyin kanaması sebebiyle, İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi’nde Hakk’a yürümüştür.
İstanbul’daki Karacaahmet türbesinin yanında kabri bulunmaktadır. Kabir taşında
yazan eseri ise gelecek nesillere nasihat niteliğini taşır.
On üç asır öncesinde Şah-ı Merdan Ali geldi
Meylim kaldı goncasında Has
Bahçe’nin gülü geldi
Bana bir harf öğretenin kulu
kölesi olurum
İlme talip olanlara bu söz
gayet ulu geldi
Zalime iltifat etmek
mazlumlara hakarettir
Gerçeklerin öz nefesi bize
sabah yeli geldi
Zamanın ilmine göre yetiştirin
neslinizi
Er olan gelsin yürüsün
erdemliğin yolu geldi
Aşık Daimi dediler bir alkın
ozanına
Boş olana boş göründü,
dolulara dolu geldi
YADİGAR AYDIN ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder