24 Nisan 2023 Pazartesi

Aşık Daimi Datça Cem Evi'nde Anıldı

 Datça Cem Evi’nde Aşık Daimi Anma Programı

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi tarafından 22 Nisan 2023 cumartesi günü Datça Cemevi’nde Aşık Daimi Anma programı gerçekleştirildi. Aşık Daimi’nin Ölümünün 40. Yılı sebebiyle gerçekleştirilen program şube başkanı Murat Yıldırım’ın açılış konuşmasıyla başladı. Ankara Devlet Tiyatroları sanatçısı Şekip Taşpınar’ın Daimi’nin hayatını anlatmasından sonra hazırlanan slayt gösterimi gerçekleştirildi. Sonrasında Aşık Daimi Ezgileri önce Sanatçı Ali Ekber Taşdelen, sonrasında ise Kemal Kara, Gülay Bahar ve Zeki Şimşek tarafından dinleyiciyle buluştu. Yoğun katılımın olduğu program emeği geçenlere teşekkür belgelerinin takdim edilmesiyle son buldu. 



AŞIK DAİMİ’NİN HAYATI

*En güzel varlık insan ve tüm güzellikler insan içindir.
*Kamilin kemali cennet, cahilin cehli cehennemdir.
*Vicdan, insanları Hakk’a götüren en büyük rehberdir.

Aşık Daimi

 

Asıl adı İsmail Aydın olan halk ozanı Aşık Daimi, o zamanlarda Erzincan’ın Tercan ilçesine bağlı Karahüseyin Köyü’nde yetişmiştir. Daha sonra ise bu köy Çayırlı İlçesi’ne bağlanmıştır.

Zaman zaman siyasi koşullara bağlı olarak göç etmek durumunda kalan ailesi, cumhuriyetin ilanından sonra Sivas’ta bulunan Kangal ilçesinin Ali Bey köyünden İstanbula göç etmiştir. Ailesi burada ikamet ederken, 28 Şubat 1932 tarihinde, İsmail Aydın ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Toplam altı kardeşi vardır. Henüz kendisi dört – beş yaşlarındayken, ailesi tekrar Kangal’a göçmüş, ve kısa bir süre sonra gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı sırasında tekrar Tercan’a geri gelmişlerdir.

Annesi Selvi Ana ve babası Musa Dede, amca çocuklarıdır. Musa Dede, On İki İmamlar’ın sekizincisi olan İmam Rıza’nın soyundan gelmektedir. Aile, 14. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya gelen Anadolu Erenleri’ndendir. İlk olarak Anadolu’da Erzuruma yerleşmiş olduklarından, ailenin o zamanki reisi, Erzurumlu Pir Ali Baba olarak anılmaktadır. Pir Ali Baba, Erzurum’da ikamet ederlerken, kendi adına vakıf kurarak, 1001 Hatim duası geleneğini başlatmıştır. Fakat daha sonra, Osmanlı döneminde, vakfa, aileye ait köylere ve ailenin diğer mal varlıklarına el konulmuş ve aile Anadolu’nun farklı yörelerine göç etmek zorunda bırakılmıştır. Aşık Daimi’nin ailesi, bu göç sırasında Kangal’ın Ali Bey köyüne yerleşen, Pir Ali Baba Ailesi’nin bir koludur. Bu nedenle, Erzurum, Erzincan ve Sivas yörelerinde, Aşık Daimi ve ailesi, Ali Baba oğulları olarak anılır ve bilinirler. Aşık Daimi bir şiirinde soyundan şu şekilde bahsetmiştir;

            Ceddim İmam Rıza Horasan Şahı
            Nasip etsin bize cemalullahı
            Ziyaret eyledk geldik dergahı
            Mahşer günü dedem unutma bizi

Bu dizelerinde ozanımız, soyunun nereden geldiğini açıkça belirtmiştir. İsmail Aydın’ın hem anne tarafından (Yusuf Dede) hem de baba tarafından (Tursun Aydın) olan dedeleri  cem, camaat yürüten ve çok iyi saz çalan dedelerdir. Aşık Daimi’nin ustaları olarak, onu yetiştirmiş ve ona saz çalmayı öğretmişlerdir. Bu sayede, cem, cemaat içinde büyüyen İsmail Aydın, yedi yaşına geldiğinde çok iyi saz çalar bir hale gelmiştir.

“Daimi” ismi, sürekli, aralıksız, kesintisiz, her an anlamına gelmektedir. Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğunu savunan Bâtınîlik inancında “Dai” kelimesi, yol gösteren, öğreten, eğiten, düşünceyi ve öğretiyi yayan anlamına gelmektedir. İsmail Aydın, bir gece rüyasında pir elinden bade içmiş, bundan sonra isminin (mahlasının) “Daimi” olduğu ve yedi ulu ozan kervanına katıldığı bildirilmiştir. Aşık Daimi bu durumu bir şiirinde şu şekilde anlatmıştır;

Güzeller gelip de halim sorsunlar
            Ab-u kevser ile beni yusunlar
            Bin üç yüz altmış beş tarih kosunlar
            Daimi’nin ismi fermanda kalsın

Hicri takvimde 1365 yılı, Miladi takvime göre 1944 yılına denk gelmektedir. Henüz 12 yaşındayken pir elinden bade içen Daimi, erken dönemlerinde diğer ozanların ve aile büyüklerinin eserlerini icra ediyor. İlk eseri olan “Bir Seher Vatinde İndim Bağlara” türküsünü 1948 yılında, yani 16 yaşındayken yazıp bestelemiştir.

Aşık Daimi, Tasavvuf ve Bâtınîlik öğretilerini derinlemesine özümsemiş bir ozan olarak, mahlasını aldıktan sonra Anadolu’yu köy köy, kent kent dolaşmaya başlıyor. Halkın gören gözü, duyan kulağı, söyleyen dili oluyor. Şiirlerinde, aşkla muhabbetle dolduğunun, ırmak olup aktığının, boran olup taştığının, rüzgar olup estiğinin, damla damla çoğalıp deryalara karıştığının ve ışık olup çevresindeki herkesi aydınlattığının altını çiziyor. Mahlasının anlamı gibi, kendisinde var olan bilgiyi insanlara aktarıp, onlara yol göstermeye başlıyor. Birçok insanın rehberi, piri ve mürşidi oluyor.

Aşık Daimi, çağında yaşayan ozanlarla sık sık bir araya gelmiş, muhabbetlere katılmış, turneler ve konserlerde yer almıştır. Çağdaşı olan ozanlar ve sanatçılar tarafından da çok sevilmiş ve saygı görmüştür. Henüz 14 yaşında iken, Muzaffer Sarısözen’in yönettiği Yurttan Sesler programında, canlı yayında deyiş okumuştur. Muzaffer Sarısözen’e olan minnetini “üzerimde hayli emeği olmuştur” diyerek ifade eder. 1953 yılında, Behçet Kemal Çağlar’ın sunduğu radyo programında da yer almıştır.

1951 yılında rüyasında gördüğü Gülsüm hanımla aşık olup evlenirler ve 7 evlat dünyaya getirirler. 1960 yılında ise Ispartada askerliğini yapar. Eğitimin önemine inanan Daimi, çocuklarının eğitimi için, askerlikten sonra ailesiyle Erzincan’a yerleşmeye karar verir. Bu sırada Erzincan belediyesine bağlı bir merkezde, saz ve ses eğitimi vermeye başlar. Buradaki öğrencileriyle birlikte belirli günlerde, yöresel radyoda program yaparlar. 1963 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşirler. Başlarda fabrikada çalıştıktan sonra oradan ayrılıp, Unkapanı’nda bir ses ve saz öğretim evi açar. Burada çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Bu saz evi Aşık Daimi için, bir dergah görevi gördüğünden önemliydi. İstanbul’da olan ya da Anadolu’nun çeşitli yerlerinden buraya gelen çeşitli ozanların ve sanatçıların buluştuğu bir yer olarak kullanılırdı. Daha sonra TRT İstanbul Radyosu’nun sınavını kazanan Aşık Daimi, sözleşmeli olarak burada uzun yıllar boyunca görev yapar. Yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler verir. Özellikle Avrupa ve Avustralya’da verdiği konserlerle göçmen yurttaşlarımızın sıla hasretine, konserlerleriyle merhem olmuştur.

Kırsal kesimlerde yaşarken eserlerinde ağırlıklı olarak tasavvuf etkisi görülürken, kent yaşamına geçtiğinde toplumsal içeriklere de yönelmeye başlamıştır. Eserlerinde, Kore Savaşı, Kıbrıs Çıkartması, halkın dolandırılması, doğu illerinin geri kalmışlığı, meclisteki milletvekili kavgaları, mezhep çatışmaları, yurt ve millet sevgisi, sıla hasreti gibi konulara değinmiş, insanlara öğüt veren bir halk ozanı olarak akıllara kazınmıştır.

Hacı Bektaş Veli törenlerine, başlamış olduğu 1964 yılından, Daimi’nin Hakk’a  yürümüş olduğu 1983 yılına kadar, her yıl katılmış ve pir olarak kabul ettiği Hacı Bektaş Veli’ye ve onun felsefesine sazıyla ve sesiyle hizmet etmiştir. Yetiştirdiği semah ekipleriyle Piri'nin huzurunda semazenlere  sazıyla, sözüyle eşlik etmiştir. Daimi, Hacı Bektaş Veli’yi ve Atatürk’ü, toplumun önderleri ve ulu kişi olarak betimlemiş ve “Biri Hacı Bektaş biri Atatürk” isimli eserinde bunun altını çizmiştir.

Aşık Daimi, temsilcisi olduğu Alevi-Bektaşi felsefesini, en iyi şekilde yaşamaya ve yaşatmaya çalışmış kamil bir insan olarak anılır. Eserleri incelendiğinde, hümanist bir anlayış benimsediği açıkça görülebilir. Özde kibir, benlik, bencillik barındırmamayı insanlara öğütler. 20. Yüzyılda Alevi-Bektaşi kültürünü devam ettiren, toplumu derinden etkileyen ozanların başında gelir. Çoğu insana göre, kendisi bir düşünür, bir halk ozanı, bir şair, bir din adamı ve bir Anadolu filozofuydu. Sosyal adaletin olması gerektiğine inanan bir devrimciydi. Birçok eserinde, tasavvuf öğretisinde yer alan “devriye” kavramını ve Alman filozof Nietzsche’nin döngü (bengi) felsefesini anlatmaktadır. Bu eserlerine örnek olarak “Bir gerçeğe bel bağladım erenler” ve “Kainatta bir zerreyim” adlı deyişlerini gösterebiliriz. Aşık Daimi’nin “Derin Ozan” olarak anılmasına ilişkin diğer bir örnek ise “Kainatın aynasıyım” eserinin derinliğidir. Bu deyişin her bir satırında Kur’an’ın farklı ayetlerinin Türkçe çevirisine yer vermektedir.

Aşık Daimi’yi, kendisini yetiştiren dedelerinin ardından en çok etkileyen isimler, Şah Hatayi, Pir Sultan, Kul Himmet, Fuzuli, Nesimi, Dadaloğlu, Köroğlu, Virani, Teslim Abdal, Dedemoğlu gibi eski dönem halk ozanlarıdır. Yaşadığı dönemde ise fikrine çok değer verdiği ve kendisinden yaşça büyük olan Başköylü Hasan Efendi’den etkilenir. Ayrıca döneminde etkilendiği diğer isimler olan İsmail Potik Dede ve Eyüp Dede için de birer eser yazmıştır.

Aşık Daimi 51 yıllık yaşamı boyunca bine yakın eser üretmiştir. Fakat 1980 darbesi sürecinde gördüğü baskılar nedeniyle eserlerinin bir bölümünü yakmıştır. Kendisinden önce yaşamış olan ozanların şiirlerini ve kendi eserlerinin çoğunu besteleyerek çeşitli radyo programlarında, konserlerde, plak ve kaset kayıtlarıyla halka duyurmuştur.

17 Nisan 1983 gününde beyin kanaması sebebiyle, İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi’nde Hakk’a yürümüştür. İstanbul’daki Karacaahmet türbesinin yanında kabri bulunmaktadır. Kabir taşında yazan eseri ise gelecek nesillere nasihat niteliğini taşır.

            On üç asır öncesinde Şah-ı Merdan Ali geldi
            Meylim kaldı goncasında Has Bahçe’nin gülü geldi
           
            Bana bir harf öğretenin kulu kölesi olurum
            İlme talip olanlara bu söz gayet ulu geldi
           
            Zalime iltifat etmek mazlumlara hakarettir
            Gerçeklerin öz nefesi bize sabah yeli geldi
           
            Zamanın ilmine göre yetiştirin neslinizi
            Er olan gelsin yürüsün erdemliğin yolu geldi
           
            Aşık Daimi dediler bir alkın ozanına
            Boş olana boş göründü, dolulara dolu geldi

 YADİGAR AYDIN ORHAN 



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder