Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi Başkanı Murat Yıldırım, Genel Sekreter İrfan Sarı ve eşleri 06.12.2021 Pazar günü Denizli ilinde bulunan Teslim Kaza Abdal Türbesi, Dediği Sultan Türbesini ziyaret ettiler.
Gazeteci İbrahim Afatoğlu ve kızı Fatma Afatoğlu’nun rehberlik ettiği gezide türbelerin tarihi geçmişi hakkında detaylı bilgi alan HBVAKV Datça Şubesi üyeleri bu dergâhların alevi inancındaki yeri ve önemi sebebiyle herkesin bu değerlere sahip çıkması gerektiğini söylediler.
Aşağıda Gazeteci İbrahim Afatoğlu’nun dergâhlara
ilişkin yazısını bulacaksınız. Keyifli okumalar.
LAODİKYA ANTİK KENTİ VE KİLİSESİNE MİLYONLAR HARCAYAN
ZİHNİYET KENDİ ÖZ KÜLTÜRÜ TÜRBELERE YOL LEVHASI BİLE DİKMİYOR!..
Türkler Anadolu’ya başlarında boy beyi ve “baba” veya
“dede” adı verilen dini önderlerinin sevk ve idaresinde boy, oymak, aşiret ve
cemaat sosyal yapı şeklinde göç etmişlerdir. Bu “baba” ve “dede” unvanlı kutsal
kişiler Horasan mekteplerinde tedrisat görmüş, Ahmet Yesevî ve onun dünya
görüşü olan Türk İslâm anlayışını benimsemiş Horasan Dervişleri veya Horasan
Erenleri diye tarif edilen idealist insanlardır. Bunlar Ahmet Yesevî ve onun
halifesi olan Hacı Bektâş-ı Velî tarafından gaza ve tebliğ mefkuresinin icra
edilmesi için genellikle sınır boylarında görevlendirilmişlerdir.
Bu “baba” ve “dede” unvanlı Horasan Erenleri, inziva hayatı yaşayan Arap ve İranlı
mutasavvıfları gibi tekke ve zaviyelere kapanmamıştır. Aksine onlar, önderi
oldukları Türkmen topluluklar ile birlikte düşmana karşı çıkan, Denizli gibi uç
bölgelerde, serhad boylarında fetih hareketlerine katılan, binlerce köy ve
kasabaya isimlerini vererek, ellerinin emeği ve alınlarının teriyle dağ
başlarında yer açıp yerleşen, bağ ve bahçe yetiştiren, kurdukları tekke ve
zaviye etrafında köyler oluşturan, böylece İslâm’ı yayan; Ömer Lütfi Barkan’ın
deyimi ile “Kolonizatör Türk Dervişleri”dir.
Onlar,
ordularla birlikte ve hatta ordulardan evvel fütuhata çıkmış, karşı tarafı daha
evvel manevi olarak fethetmişlerdir. Kurdukları tekke ve zaviyelerle orduların
sınır karakolu, tacirlerin ikmal merkezi, Türkmen iskânının köy adları
olmuşlardır.
İşte Denizli
Bölgesi’nde 105 türbe ve 150’den fazla Horasan Eereni ve Bektâşi dervişleri
Tavas’da Sarı İsmail Sultan, Kale’de Koyun Baba, Acıpayam’da Yatağan Baba,
Baklan’da Hüsameddin Dede, Çivril’de Beyce Sultan, Çal’da Mahmut Gazi,
Sarayköy’de Karaca Ahmet gibi yüzde sekseni “dede” ve “baba” unvanlı aziz
kişiler, Denizli’nin fethinde bizzat mücadele etmiş, savaştan sonra da
fethedilen topraklarda köyler kurmuş, bu köylerde oturan Türkmen
topluluklarının geçim kaygıları ve eğitim sorunlarıyla uğraşmış olan “Kolonizatör
Türk Dervişleri” ve “Horasan Erenleri”dir.
Yedi bin
kilometre uzaklıkta Ata yurdumuz Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederek buraları
bize Anavatan eden bu “dede” ve “baba” unvanlı Horasan Ereni ve Bektâşî dervişlerine
en azından minnet borcumuz bulunmaktadır.
Batılı araştırmacı F. W. Hasluck (1878-1920) “Tavas-Burada Hacı Bektaş’ın halifelerinden
Sarı İsmail Sultan metfundur. Denizli-Halen
veya vaktiyle mühim bir Bektâşî merkezi olduğu anlaşılıyor…” sözü pek doğru
bir sözdür. Çünkü birbirine pek yakın konumda olmak üzere Sarı İsmail Sultan,
Teslim Abdal Sultan, Kazak Abdal Sultan, Dediği Sultan, Bostancı Baba, Yatağan
Baba gibi pek çok Horasan Ereni ve Hacı Bektâş-ı Velî dervişi Denizli
Bölgesi’nde mekân tutmuştur.
Günümüzde, ülkenin pek çok yerinden bu Horasan Ereni
ve Hacı Bektâş-ı Velî dervişlerinin türbelerine ziyaret edilmektedir. Özellikle
Sarı İsmail Sultan, Teslim Abdal Sultan, Kazak Abdal Sultan, Bostancı Baba ve
Yatağan Baba türbelerine pek çok insan ziyaret etmektedir. Bu hafta da Hacı Bektaş
Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Başkanı Sayın Murat Yıldırım ve kıymetli
eşleri, Şube Sekreteri Sayın İrfan Sarı ve kıymetli eşleri ile birlikte Sarı
İsmail Sultan, Teslim Abdal Sultan, Kazak Abdal Sultan ve Dediği Sultan
türbelerine ziyarette bulunduk. Türbe ve çevresinde yapılması gerekenleri
konuştuk.
Özellikle Denizli’deki Horasan Ereni ve Hacı Bektâş-ı
Velî Dervişlerinin dergâh ve türbeleri bakımsızlıktan ve ilgisizlikten virane
bir durumdadırlar. İlgili kurum ve kuruluşları yönetenler ya bu türbelerde
yatanların kimler olduğun hakkında bilgisiz, ya da inançsal taassuba gark
oldukları için bu türbelerin yıkılıp yok olmasına beklemektedirler.
Çünkü bırakın bu türbelere bakım, onarım ve tamirat
yapmaya, türbeleri gösteren yol levhaları bile dikilmemiştir. Laodiya Antik
Kenti ve bu kentte bulunan kiliseyi milyonlarca para ve zaman harcayarak ayağa
kaldırmaya çalışan zihniyet, kendi öz değerleri olan türbeleri ve kültürünün
göz göre göre yıkılmasını beklemesi, ne Türklük gururu ne İslam ahlakı ne de
insanlık onuru ile izah edilmesi mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder