27 Aralık 2021 Pazartesi

DATÇA’da MARAŞ KATLİAMI ANMASI YAPILDI.

 


DATÇA’da MARAŞ KATLİAMI ANMASI YAPILDI.

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi öncülüğünde Datça Demokrasi Platformu bileşenleriyle Maraş Katliamı’nın 43. Yılı  sebebiyle gerçekleştirilen Anma Programı 21 Aralık 2021 Salı günü saat 15.00’de Datça Demokrasi Evinde yapıldı.

Sunuculuğunu Adalet Akkoyunlu’nun yaptığı etkinlik katliamda hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşuyla başladı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Başkanı Bilge Altun, HBVAKV Datça Şubesi başkanı Murat YILDIRIM’ın konuşmalarının ardından, Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar da bir konuşma yaptı.
Sunucu Adalet Akkoyunlu’nun kendi şiirini okumasının ardından Datça Demokrasi Platformunun ortak kaleme aldığı Basın Açıklaması Hülya hanım tarafından okundu. Açıklamanın ardından Maraş Katliamı Fotoğraf Sergisi gezildi
HBVAKV Datça Şubesi Cemevi tarafından yapılan helvanın gelen misafirlerle paylaşılmasının ardından program sona erdi.


Etlinliğe CHP Datça İlçesi Yönetim Kurulu, HDP Datça İlçesi Yönetim Kurulu, Sol Parti Datça İlçesi Yönetim Kurulu, Milleti Partisi Datça İlçesi Yönetim Kurulu üyeleri, Datça Kadın İş Gücü, Eğitim Sen, Datça Müzik Sevenler Derneği, Datça Kent Konseyi üyeleri katıldı.

Maraş Katliamı'nın 43. yılı Datça Demokrasi Evi'nde gerçekleştirilen anma etkinliğinde yapılan basın açıklaması:




BASIN VE KAMUOYUNA
Sevgili Canlar, Datça'nın yüreği, yüzü aydınlık, direngen insanları hepimize merhaba... Yine bir aradayız, yine bir anmadayız, yastayız ve isyanda...
Bu ülkede yaşanan katliamları, zulümleri unutmamak ve unutturmamak için, hafıza tazelemek için, bir daha asla yaşanmasın diye bazen b ir avuç, bazen daha kalabalık toplanıyoruz. İyi ki varız. Bir daha benzer vahşetler, benzer katliamlar yaşanmasın diye, gerçek hakikat komisyonları kurulup gerçek bir yüzleşme yaşanıncaya kadar hatırlamaya hatırlatmaya devam edeceğiz, Unuttursak, unutturursak sahiden kalbimiz kurusun...

Yıl 1978, tam 43 yıl geçmiş aradan 19 Aralık-26 aralık tarihlerinde Maraş bir hafta boyunca kana bulandı. Bu toprakların tanık olduğu en acımasız katliamlardan biri yaşandı. Resmi rakamlara göre 117 can hunharca katledildi. 176 can ağır şekilde yaralandı.250 ev yakıldı, 100 yakın işyeri tahrip edildi. Gerçek rakamlar hiçbir zaman bilinmedi. İn sanlar toplu mezarlara atıldı. Ölenlerin %98 i Alevi canlarımızdı. Yakılan evlerin ve tahrip edilen işyerlerinin ise hemen hepsi. Bu olayların ardından Alevilerin büyük kısmı mallarını mülklerini bırakarak Maraşı terk etmek zorunda kaldı, Sanayi ve ticarette Alevilerin payı % 80lerdenden % 1'lere düştü. Maraşın demografik yapısı tamamen değişti.
Neden mi? Devletin karanlık mahvillerinde yine karanlık hesaplar yapılıyordu. Yükselen devrimci mücadele, işçi mücadelesi, kimlik mücadelesi, hak ve demokrasi mücadelesi, sosyalist mücadele birilerini çok rahatsız ediyordu. Çünkü devletin kırmızı çizgileri aşılıyordu, buna bir dur denmesi gerekiyordu. 12 Eylül darbesinin gerekçeleri oluşturulmalıydı. Maraş çok dilli çok kültürlü, çok dinli halklar şehriydi. Aleviler karanlık güçler için yine ilk hedefti. Çünkü onlar bir de sosyalistti, komünisti, Kürt'tü. Devletin tekçi kurucu iradesi bir kez daha devreye girdi. 12 Eylül devletinin ilk ilan edildiği şehir oldu Maraş.

Aradan 43 yıl geçmesine rağmen Maraş Katliamının arkasındaki karanlık aydınlatılmadı. Yargılananlar zaman içerisinde salıverildi, mükafatlandırıldı. Davanın bir numaralı sanığı Okkeş Kenger, Ökkeş Şendiller olarak zamanın MÇP'si tarafından Maraştan milletvekili yapıldı.
Alevilerin canı bir kez daha yakıldı.

Bu bir sağ-sol çatışması, Alevi-Sunni çatışması değildi. Topluma böyle lanse edildi. Devletler hep böyle yapar zaten. Kendi varlığını gizlemek için suç birilerine atılır, kışkırtılmış halkın arkasına sığınılır, faille mağdur, eşitlenmeye çalışılır. Oysa yaşanan devletin karanlık mahvillerinde planlanan, yönetilen bir alevi kıyımı, sol sosyalist yok edilmesiydi. Toplumun kutuplaştırılması, farklılıkların, direnmenin, örgütlenmenin, yükselen halk hareketinin yok edilmesi uygulamasıydı. Başarılı da oldu.

Bir hatırlayalım neler olmuştu 43 yıl önce bugünlerde Maraş'ta.
Önce Ülkü ocaklarının getirdiği bir filmin gösterimi yapılan bir sinemaya patlayıcı madde atılarak il kıvılcım çakılır. Ülkü ocaklarının görevli kadrosu- Bahçelievler katliamını yapan Haluk Kırcı ve ekibi bir hafta önceden konuşlanmıştır Maraşa zaten. Solcular sinemaya bomba attı denilerek tansiyon yükseltilir. Bu bahane edilerek İki sol görüşlü öğretmenin cenazesinin kaldırılmasına izin verilmez çatışmalar yaşanır. Hemen akabinde Belediye hoparlerinden, ardından cami hoparlöründen “üç Müslüman din kardeşimiz koministler, aleviler tarafından öldürüldü herkes cenazeye katılsın” çağrıları yapılır. Yüzlerce kişi ellerinde uzun namlulu silahlar, tabancalar, av tüfekleri benzin bidonlarıyla alevi mahallelerine saldırıya geçer. Bunlar yaşanırken planın ikinci aşaması devreye konur. Askerlere “Kışlaya saldırı oldu, Aleviler kışlaya saldırdı telsiz çağrısı yapılır. Plan başarıya ulaşmış istenen olmuştur. Onlarca ev yakılır yıkılır, çocuk yaşlı demeden hunharca çok sayıda insan öldürülür.
Maraşta yaşanan gözü dönmüşlük ve vahşetin boyutları planlayanları bile dehşete düşürür sonraları. Kenan evren anılarında 5-6 aylık bebeğin bacaklarından ayrılarak ikiye bölündüğünü anlatır jandarma komutanının ağzından.
14 Yaşındaki parçalanarak kazana atılıp yakılan Ali Traş, karnındaki sekiz aylık bebeğiyle katledilen Esma Suna, kocasına “onların eline bırakma beni sen öldür” diye yalvaran Ümmühan Doğan, memeleri kesilen genç kadınlar, direklere çivilenen erkekler hafızamıza silinmemek üzere kazındı. Alevi toplumunun hafızasına da öteki olmak, güvensizlik, acımasızlık olarak.



Tanıklıklar, tutanaklar gösteriyor ki bu saldırılara karşı direnen bir avuç insan olmasaydı katliamın boyutları çok daha büyük olacak, binlerce insan yok edilecekti.
Maraş katliamı devlet şiddeti, ülkücü paramiliter güçler ve halkın şiddetinin bir araya geldiği nadir katliamlardan biri. O nedenle Maraş katliamı halen yaşayan bir katliam aslında. Katliamı yaşayanların büyük bir kısmı her şeylerini bırakarak şehri terk ettiler. Katliama tanıklık eden çocukların yüzde 90'ı Maraş'ta kalmadılar, hatta Türkiye de de kalmadılar... Avrupa'nın birçok kentinde bir sürgün, göç hikayesi olarak aktarılarak devam ediyor. Gerçekler ortaya çıkartılmadıkça yüzleşilmedikçe, helalleşilemedikçe de devam edecek.
O günden bugüne değişen tek şey Devletin artık bu katliamları yaparken çok daha pervasız oluşu açıktan açığa kıyım yapması yok etmesi, Cizre'de, Sur'da olduğu gibi.
Bu öyle bitmeyen, kışkırtılan bir düşmanlık ki cezaevinde olana Aysel Tuğluk'un annesinin naaşı gömüldüğü mezarlıktan çıkarıldı aynı zihniyetin devamı linççiler tarafından. Bu da kazındı hafızalarımıza unutulmamak üzere.
Ermeni kıyımıyla, yüzleşilseydi Dersim yaşanmayacaktı, 6-7 Eylül yaşanmayacaktı. Maraş Katliamı açığa çıkarılsa yüzleşilse, Çorum, Sivas, Roboski, Suruç, Kobene olayları yaşanmayacaktı.

Saymakla bitmez ki..
Daha bir ay önce Kadıköy'ün göbeğince bir gencimiz, Set işçisi Çetin Kaya dur ihbarına uymadı diye öldürüldü. Cezaevlerinde hasta tutsaklar bile isteye öldürülüyor, işkenceyi ifşa etti diye bir kadın Garibe Gezer hücresinde ölü bulundu.
Bir yandan da fütursuzca sürdürülen ekonomik şiddet, yoksulluktan intiharlar, ekmek kuyruğunda milyonlar...
Sevgili Rakel Dink'in dediği gibi bir çocuktan katil yaratan bir devlet. Kendi halkını bile isteye bölen parçalayan, ötekileştiren, düşmanlaştıran, linç kültürü aşılayan yoksullaştıran, bütün bunları “devletin bekası” ardına saklayan bir devlet. Yıllardır hangi hükümet gelirse gelsin değişmeyen bir devlet yapılanması. Tekçi, ümmetçi, mafyatik... Artık yeter...
Maraş katliamı yaşandığında Başbakan Bülent Ecevit'ti, İçişleri bakanı İrfan Özaydınlı. Engelleyemedi neden? Yüzleşmedi de. Sivas katliamında da İnönü engelleyememişti neden?
Kılıçdaroğlu "helalleşmek lazım" dedi. Bu ülkenin Kurucu Partisi CHP'nin Genel Başkanının bunu söylemiş olmasını çok önemsiyoruz. Bu devlet 100 yıllık kanlı tarihiyle yüzleşmek zorunda. Bizzat planlayıcısı, uygulayıcısı olduğu katliamları ortaya çıkarıp aydınlatmak zorunda. Bu toprakların Çok dilli, çok dinli, çok kültürlü olduğunu, bunun en büyük zenginliği olduğunu görerek kendisini yeniden inşa etmek zorunda. Barış, adalet, demokrasi, insan hakları, özgürlük diyen tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri kurumlar bireyler hakikatlerin ortaya çıkarılması, yüzleşilmesi, sonra da helalleşilmesi için çaba sarf etmeliyiz.
Evet bir daha benzer katliamların yaşanmasını istemiyorsak yüzleşmemiz gerekiyor tüm toplum olarak. Bu devlet yaptığı katliamlarla yüzleşmeli, bu toplum ortak olduğu suçlarla yüzleşmeli, her birimiz bu olaylar yaşanırken aldığımız tutumlarla yüzleşmeliyiz, Toplum olarak yaşadığımız travmaları, güvensizlikleri başka türlü aşmamız, demokrasiyi inşa etmemiz mümkün değil. Yeni bir toplum sözleşmesi, kuruluş sözleşmesi oluşturmalıyız. Başka türlü bu topraklara barışın, huzurun, demokrasini gelmesi mümkün olmayacaktır.
Datça Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı öncülüğünde Datça Demokrasi Platformuyla birlikte düzenlediğimiz bu basın toplantısında
Maraş Katliamında direnerek, kendi canları pahasına binlerce canımızı katliamdan kurtaran direnişçileri, yaşamlarını kaybeden canlarımızı saygıyla anıyoruz.
Maraş Katliamı davası yeniden açılmalı gerçekler ortaya çıkarılmalı.

Katliam sonrası Maraş'ı terk edenlerin torunlarının korkusuzca Maraş'a dönerek, huzur içinde yaşayabilmesi dileğiyle.
Yüzleşeceğiz.... Rızalık alacağız.... Helalleşeceğiz... Birlikte başaracağız...






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder