22 Aralık 2015 Salı

Sultan Nevruzu ve Aşık Veysel'i Datça'da Andık.

Sultan Nevruzu ve Aşık Veysel'i Ölümünün 42. Yılını Datça'da Andık.

21 Mart 2015 Cumartesi Günü Saat 19.00 ‘da Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cem Evi merkezimizde Sultan Nevruz kutlaması ve Âşık Veysel'in ölümünün 42.Yıldönümü anma etkinliği nedeniyle Datça’daki canlarla buluştuk.

Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı Murat Yıldırım; Günün anlam ve önemiyle ilgili hem Nevruz hem de Âşık Veysel’in ölüm yıl dönümüyle ilgili kısa bir sunum yaptı.

İnanç önderi ve kurum Dedesi Nihat Yoleri, Hz. Ali ile ilgili geniş bir sunum yaptı.

Avukat Gülfer Karadeniz Âşık Veysel’in hayatıyla ilgili sunum yaptı.

Programın devamında katılımcılar Âşık Veysel ve Nevruzla ilgili şiirler sundular.

Âşık Veysel’in türkülerini müzik öğretmeni Faruk Güzel sundu.

Ozan Dursun Alabıyık nevruz ve Hz. Aliyle ilgili deyişler sundu.

Ardından canların getirdiği lokmalar programa katılan canlara ikram edildi.

Katılımcı Sivil Toplum Örgütleri

  • HDP İlçe Başkanı Av. Gülfer KARADENİZ
  • Datça Eğitim –Sen Temcilcileri
  • Datça Haziran Birleşenleri


    Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi
    Cemevi Başkanı Murat Yıldırım Mesajı

    Nevruz bayramı, geniş bir coğrafyada kutlanan önemli bayramlardan birisidir. Her halk, her toplum Nevruzu kendi geleneğine göre kutlamaktadır. İranlılarda Nevruz büyük anlama sahiptir. İranlılar her yıl Nevruzu büyük şenliklerle yeni yılları olarak kutlamaktadırlar.

    Orta Asya da, Balkanlarda, Ortadoğu da her halk Nevruzu bolluk ve bereket dileğiyle kendi âdetince kutlayıp şenlik yapmaktadır.

    Nevruz, Aleviler için de önemli bayramlardan biridir.

    Alevilerde kendi gelenek ve inanç örgüsü içinde Nevruz bayramını kutlamaktadırlar.

    Alevi söylencelerin de Nevruz gününde gerçeklesen önemli olaylar söyle sıralanır:

    Dünya kuruluşunu bugün tamamlar.

    Hz. Muhammed’e nübüvvet bugün ihsan edilir.

    Hz. Ali bugün doğmuştur.

    Bugün Hz. Ali ile Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatma’nın evlendiği gündür.

    Hz. Muhammed, bugün Gadir-hum’da okuduğu hutbede, Hz. Ali’yi Vasi tayin eder ve kendisinden sonra Müslümanların önderi (imamı) ilan eder.

    Bugün Hz. Ali’nin hilafeti elde ettiği gündür.

    Bugün Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişinin ilk günüdür. Bugün Gaip Erenleri “Kırklar’ın” toplandığı gün olarak inanılır. Bu nedenle bugün “Kırklar Bayramı” olarak ta bilinir.

    Hz. Hüseyin’in intikamını almak için Muhtar Sakafi önderliğinde gizli bir teşkilat kurulur. İhtilal işareti olarak mahallelerde büyük bir ateş yakılır. Bu günde tesadüfen 21 Mart’a denk gelir! O günden bugüne değin Alevilerce zulme başkaldırı işareti olarak ateş yakılır.

    Alevi toplumu Nevruzu inancı esas alarak kutlarken, birçok toplumda Nevruz gününe başka anlamlar yükleyerek kutlar. Her toplum kendisine özgü bir anlatımla Nevruzu tanımlar ve yine kendisine özgü bir şekilde kutlar. Alevi toplumu ise Nevruz bayramını şu şekilde kutlar:

    Nevruz bayramı erkânı sabahtan başlar. Toplu olarak sabah yemeği yenecekse, önce Dede bir dua okur ve herkese süt ikram edilir ve kahvaltı yapılır. Daha sonra dargınlar barıştırılır. Hasta ve yoksullar ziyaret edilir, gönülleri alınır. Yeni ölmüşlerin evlerine taziyeye gidilir. Türbe ve mezarlıklar ziyaret edilir. Nevruz şenliklerinin yapılacağı ev ve kır yerleri önceden saptandığı için, bu yerlerde tüm hazırlıklar tamamlanır. Yaşlılar için ayrı bir mekânda, gençler için ayrı bir alanda muhabbet sofraları kurulur. Gençler kırlarda şenlikler yaparlar, halaylar çekerler, ateş üstünden atlayarak dilekler tutarlar. Genç kızlar ve oğlanlar karşılıklı mani söylerler...

    Nevruz Bayramı akşamı “Meydan” açılır. Taliplere “Nasip” verilir. Cem evinde toplanılır.

    Bu dünyadan bir ozan geçti. Gözleri kapalı, gönlü açık bir âşık geçti. “Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı / ben babamı sen ustanı unutma” dedi de geçti

    Murat Yıldırım

    Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi Başkanı


    İnanç Önderi ve Kurum Dedesi Nihat Yoleri'nin Mesajı

    21 Mart Nevruz; Hz. Ali'nin doğum günü olarak kabul edilir. Hz. Ali'nin diğer adı "Ebu Turab'dır". Turab toprak demektir. Bu deyim de Hz. Ali'ye Toprağın oğlu unvanını kazandırmıştır. Bu Bâtıni düşünce anlamında Hz. Ali'nin doğumu bir bakıma toprağın doğumu, ya da bir başka açıdan düşünürsek; toprağın doğumu Hz. Ali'nin doğumudur. Bu günün aynı zamanda Hz. Ali’nin, Hz. Fatima ile evlendiği gün olarak kabul edilmesi; Alevilerin hafızasına Nevruz'u sevinçli, mutlu ve umutlu ve de bereketli bir gün olarak yerleştirmiştir.

    21 Mart günü akşamı bir Cem yapılır. Bu ceme de 'Sultan-ı Nevruz Cemi' adı verilir. Sultan Nevruz olarak adlandırılan bu günde sözlü geleneğe göre birçok olay olmuştur.

    Bunlar şu şekilde özetlenebilir:

  • Tanrı'nın dünyayı yarattığı gündür.
  • Hz. Ali'nin doğduğu gündür.
  • Hz. Muhammed'in yerine Hz. Ali'yi Gadir-i hum'da atadığı gündür.
  • Bahar'ın başladığı gündür.

    Nevruz günü akşamı tüm canlar her Cem'e gelişte yaptıkları gibi banyo yapıp, en temiz ve güzel elbiselerini giyerek toplanırlar. Gelenler güçlerine göre lokmalarını getirirler. Pir (Dede) lokmalara "gülbank" verdikten sonra nasihat ve muhabbet ile topluluğu Sultan-ı Nevruz hakkında bilgilendirir, ardından Nad-ı Ali duasını okur.

    Sultan Nevruz akşamı yapılan Cem sonrası lokma, süt ve şerbet dağıtılır. Yine Nevruzun anısına söylenen deyişler vardır. Bunlardan birisi şu şekildedir:

    ”Gelin ey kardeşler seyran edelim
    Ali'nin doğduğu eyyam bu demdir.
    Bu zevkle münkiri hayran edelim
    Ali'nin doğduğu eyyam bu demdir.

    Çerağlar uyansın, kurulsun Cem'ler
    Gülbanklar çekilsin, sürülsün demler
    Cümbüşe gelsinler cümle Erenler
    Ali'nin doğduğu eyyam bu demdir.

    Hüsnü Baba eyler candan niyazı
    Dem sunsun sakiler, kılsınlar bâz'ı
    Okunsun nefesler, çalsınlar sazı Zakirler mersiyeler ve tevhit okurlar, semahlar dönülür. Lokmalar-şerbetler ve çiçeklerle Nevruz Cemi tamamlanır.

    Alevi-Bektaşiler Pirimiz Hacı Bektaş-i Veli'nin dediği gibi 72 millete bir gözle bakarlar ve insana değer verirler. Bugün artık Alevi-Bektaşi Cem'lerinde halkların kardeşliğine vurgu yapılmalı ve Nevruz'u bayram olarak kabul eden her halkın gerekçelerine saygı ile bakmak gerektiği anlatılmalı ve toplum bu konuda bilinçlendirilmeli, aydınlatılmalıdır.

    Dede Nihat Yoleri
    Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi İnanç önderi


    Avukat Gülfer Karadeniz'in Âşık Veysel Mesajı

    Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez
    Bulanık çeşmeden kimse su içmez
    Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz
    Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

    Diyen değerli halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu’nu anmak için toplandığımız bu güzel meclisimizde elbette onun dizeleriyle söze başlamak istedim.

    Âşıklık geleneğinin unutulmaya yüz tuttuğu bir zamanda ortaya çıkan ve Türk Halk şiirinin önde gelen simalarından olarak kendini kabul ettiren Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak yokluk ve yoksulluğun ortasına dünyaya gelmiştir. Veysel Anadolu insanının bu günde yaşadığı pek çok sorunu çocukluğunda yaşamasının yanı sıra 7 yaşında o günlerde çok ciddi bir salgın olan çiçek hastalığına yakalanmıştır. Ve bu hastalıkla sol gözünü kaybetmiş, talihsizliği bununla da bitmemiş sağım sırasında annesini beklerken nispeten görebildiği sağ gözünü de ineğin tepmesi sonucu kaybetmiştir.

    Değerli misafirler pek çoğunuzun bu büyük ozanımızın hayat hikayesini bildiğini biliyorum ancak kendisini anarken;

    Göz ile görülmez duyulan sesler
    Nerden uyanıyor bizdeki hisler
    Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
    Duyulan ne duyuran ne duygu ne… diye soran bu duygu insanının yaşamını özetlemek isterim.

    Babası, geçirdiği zor günlerde içine kapanan Veysel’i düştüğü boşluktan kurtarmak için ona bir bağlama alır. Kendisi de şiire meraklı, tekkeyle içli dışlı biri olan baba Karaca Ahmet, küçük oğluna Pir Sultandan, Yunus Emre’ye şiirler ezberletir. İlk bağlama derslerini köylüsü Molla Hüseyin’den daha sonrada baba dostu Çamşıh’lı Ali ağadan alır.

    25 yaşında ilk evliliğini yapan Veyselin bu evlilikten olan çocukları ölür. Anne babasının vefatından sonra , eşi de kendini terk eder. 1921 yılında Gülizar hanımla ikinci evliliğini yapan Aşık veyselin bu evlilikten 2si erkek altı çocuğu oldu.

    1931 yılında o zamanlar Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdular. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenlediler. İşte bu Veysel’in hayatını değiştiren olayların ilkiydi. Zira 1933’e Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel de vardı. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... Dizesiyle başlayan şiir oldu. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiği Ankara da ne yazıkki şiirini Ata’ya okuyamadı. Ancak, Hakimiyet-i Milliye (Ulus) de destan üç gün boyunca yayınlandı.

    Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı bulduğu gibi hasret şiirlerinin birikimi de bu yıllardadır.

    Şiirlerinde birlik ve bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi önemseyip benimseyen Veysel özünde ve sözünde samimidir. Karanlık dünyasında aydınlıklar çıkarırken sevecendir.

    Beni hor görme kardeşim
    Sen altınsın ben tunç muyum
    Aynı vardan var olmuşuz
    Sen gümüşsün ben saç mıyım, dizeleri herkesin eşit olduğuna dair en güzel söylemlerden biri değil midir? Şüphesiz öyledir ve Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır.

    Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine…

    Gülfer Karadeniz
    Teşekkürler…

    RESİM GALERİSİ

        * Foto Galeri ve Slayt >>

    (Resmi Büyük Görmek için Lütfen Resimin Üzerine Tıklayınız.)







    http://haber.datcahacibektas.org/news_detail.php?id=3440

  • Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder