5.DATÇA HIZIRŞAH ETKİNLİĞİ YAPILDI (02-03 AĞUSTOS 2014) Etkinlik, 02 Ağustos 2014 Cumartesi günü Saat 10.00da Datça Hızırşahda bulunan Hacetevi Tepesine çıkılmasıyla başlandı. Uzun ve yorucu bir tırmanışın ardından Hacetevine ulaşan canlar burada dua okuyup, dilekler dilediler. Etkinliğe katılan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman GÜRÜN, Datça Belediye Başkanı Şener TOKCAN, CHP Bursa Milletvekili Aykan ERDEMİR, Araştırmacı Yazar Ayhan AYDINda bir konuşma yaptılar. MUĞLA Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, yaptığı konuşmada, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın her türlü inancın temsil edildiğine inanılacak şekilde yapılandırılmasını, aksi halde kaldırılmasını istedi. Maltepe Belediye Başkanı Ali KILIÇ ve Kartal Cemevi Vakfı Başkanı İsmail SAÇLIda telgraflarıyla katılmışlardır. Etkinliğe katılan tüm katılımcıların yer aldığı bir akşam yemeğinin ardından etkinliğin ilk günü sonlanırken, Etkinlik Datça Amfi Tiyatro da yapılan Hasan KARAYOL ve Sultan BİLGİN konseri ile son buldu. Amfi Tiyatro'nun tamamen dolduğu konsere, Datça Belediye Başkan yardımcısı Gürsel UÇAR, Datça Belediye Meclis Üyeleri Can CANBEY ve Gökhan SAĞIR ile Hollanda Eyalet Milletvekili Neşe BUDAK da bizzat katıldı. Konser sonunda katılımcılara ve sponsor olan Afra Reklam, Alya İnşaat, Ata İnşaat, Caferin Yeri, Cansüs, Can Can Emlak, Datça Petrol Ofisi, Ersöz Emlak, Işık İnşaat-Bayram IŞIK, Saracoğulları Mobilya Fuarı ve Sıracettin DİNÇe teşekkür plaketleri takdim edilerek etkinlik sona erdi. Bu yıl 5. gerçekleştirdiğimiz Hızırşah Etkinliğimize gelerek bizlerler can, bizlerle cem olduğunuz için hepinize teşekkürü eder, aşkı niyazlarımla selamlarım. İnsan'a yakışan insan olmaktır. Peki, insan olmak nedir? Uzun uzadıya tanımlamaya gerek yok. Binlerce km uzaktaki bir çocuğun kırılan oyuncağına onunla gamlanmak, bir annenin evladından ayrı düşürülmesine onunla isyan etmek, bir babanın ekmeğini kazanmak için girdiği madenden çıkmayışının yasını tutmak, savaşların, kanın durması için mücadele etmektir insan olmak. Hepimizi yaratan o ilahi güce hakka boyun eğmek ve yeryüzü mescidinde yan yana saf tuta bilmektir insan olmak. Peki bugün bu mecliste bir araya gelen Alevi kimdir diye sorulursa, işte Alevi bütün bunları kendine dert eden, yolunu yitiren karıncanın gamını sırtlanandır. Alevi bu beşeriyete özde ben bir insan olmaya geldim diyen ve bu uğurda Hak rızası için gayret gösterendir. Hal böyle olunca etkinliğimiz hazırlıkları da hayli buruk başladık. Zira Komşularımızın toprak bütünlüğünü etkilemeye yönelik, din eksenli ve her gün dozu daha bir artarak gelişen şiddet ülkemizde, gençlere özellikle kadınlara yönelik saldırıların artması bizleri kaygılandırmaktadır. Bununla beraber son yıllarda biz Alevilere yönelik menfi söz ve davranışlardaki artış da; Bu yıl 5. sini gerçekleştireceğimiz Hızırşah etkinliğimize hayli buruk hazırlanmamıza sebep oldu. İsrail'in Filistin operasyonlarıyla nice masumu katletmesi... Öte yandan Sünni inancı temsil ettiği ifade edilerek, ülkemiz hükümetince terörist olarak adlandırılmayan IŞİD'in Suriye ve diğer bölge ülkelerinde özellikle Alevi inancına mensup halkı ve Türkmenleri katletmesi de bir diğer üzüntü sebebimizdir.. Kafa kesen, tecavüz eden, militanların ülkemizde rahatça dolaşmaları, hatta sağlık hizmetlerinden yaralanmaları sadece bizleri değil Sünni yurttaşları da rahatsız etmektedir. Bir başka rahatsızlık ve kaygı sebebi ise İslamiyet inancımıza göre Kuran'ın indirilmeye başlandığı kutsal bir ay olan Ramazan Ayında faili belirsiz eylemlerle Caferi camilerine yapılan saldırılardır. Ki bu da kendinden olmayana duyulan nefretin bir göstergesidir. Tüm bu kaygı verici, acı dolu gelişmeler bu yıl ki etkinliğimizin coşkusuna gölge düşürmüştür. Sevgili canlar; insanların İnançları doğrultusunda ibadet edebilmesi, hiç bir toplum için lüks değildir. Ülkemizin de altında imzası bulunan insan hakları evrensel beyannamesince de tanımlandığı gibi ibadet özgürlüğü, insani bir haktır. Ancak bizler bu haktan mahrum edilmekteyiz. Bir yandan asimilasyon politikaları, öte yandan türbe, dergâh, cemevi gibi kutsal mekânlarımızın adeta gasp edilerek camiye dönüştürülmesi bizleri incitmektedir. Pek çoğunuzun da medyadan takip etmiş olacağı gibi daha geçtiğimiz ay yüz yıllardır inancımızın en önemli dergahlarından olan Tokat Erbağ daki KEÇECİBABA türbesi cami olarak değiştirilmiştir. Bir kaç yıl evvel yanan türbe, onarımın ardından müftülükçe kadrolu bir imam da atanarak camiye devşirilmeye çalışılmıştır. Bu duruma itiraz eden köylüler Erbağ Kaymakamı tarafından devlet etiğine ve üslubuna yakışmayan bir biçimde, "sizin Müslümanlığınızdan şüphe ederim" diye azarlanıp aşağılanmışlardır. Minaresiz, minbersiz bir yapıyı camiye çevirmekten nasıl bir Müslümanlık algısı olduğunu bilemediğimiz Kaymakam, her ne hikmetse sadece Alevi köylerinde iftar yemeği vermiştir. Peki, Alevi-Bektaşi inancına, inanç merkezlerine ve kültürüne karşı takınılan bu yok sayan tutum ilk midir? Ya da son olacak mıdır? Ne yazık ki; güdülen bu yanlı politika ve inancımıza bakış değişmediği sürece bu baskı gasp ve zulüm devam edecek gibi görülmektedir. Devlet içinde devlet, din içinde din yaratmaya çalışan ve buna hizmet eden kendinden olmayanı yok sayan, ötekileştiren bu zihniyet... İbadetlerimizi cümbüş, Cem evlerimizi cümbüş evi diye niteleyen ve bin yıllardır bizleri olmadık iftiralarla tanımlayıp aşağılayan bu zihniyet adeta Alevi kimliğini tarihsel varlığımızı ve bu coğrafyadaki izlerimizi silmek için uğraşmaktadır. Etkinliğimize de ismini veren, ve beş yıldır lokmalarımızı dağıtıp bir araya gelerek inanç ve kültürümüzü anlatma ve yaşatmaya çalıştığımız Hızırşah dergahı da son yıllarda adeta tarihin bilgi, belge ve izlerini yok etmek istercesine "restorasyon" adı altında, talan edilmiştir. Değerli Dostlar, 2010 yılında vakfımızın gayreti ve belediyemizin yardımlarıyla adeta çöplüğe dönmüş olan dış alanı temizlendiğinde dergah bölümü metruk bir halde idi. Sonrasında SİT alanında bulunmasına rağmen, kimler tarafından görevlendirildiği bilinmeyen, sözde gönüllü bir inşaat ustasınca dergahın tahta döşemeleri söküldü ve seramikle kaplandı. Külliyenin bahçesinde yer alan Bektaşi mezarlarının taşları ise uygunsuz tasnif ve nakliye nedeniyle kırılıp kayboldu.. Bu yetmezmiş gibi Alevi dergahlarının en önemli unsurlarından olan ve yapılan araştırma sonucu 500 yıllık bir tarihi olduğu öğrenilen "Eşik Taşı" da yine restorasyon adı altında gerçekleşen bu kıyımda söküldüğü halde, daha sonra bulunamamış ve tarafların ifadesine göre "nerde olduğu da bilinmemektedir." Kamuoyu bilmeli ki, bu sadece biz Alevilere karşı bir sorumsuzluk değil ülkemiz kültür ve milli değerlerine karşı da en hafif ifadeyle ihanettir. Neyse ki bu ihanet ile ilgili olarak değerli vekillerimiz, Bursa milletvekili Aykan Erdemir ve Muğla milletvekili Ömer Süha Aldan, Kültür ve Turizm bakanı Ömer Çelik den yanıtını merakla beklediğimiz bir soru önergesi ile bilgi talep etmiştir. Yine hatırlatalım ki, Hızırşah Külliyesi'nin sınırları içinde kalan HACET TEPESİ, vakfımızın aracılığıyla 2012 yılında Kültür Bakanlığı'nın gerçekleştirdiği proje kapsamında onarılmış, yolu ve çevre düzenlemesi yapılarak Hızırşah köyüne ve turizme kazandırılmıştır. Kıymetli misafirler, Dostlar, biz Aleviler, cami düşmanı değiliz. Hatta yıllar yılı "herkes inandığı gibi yaşasın ve ibadetini gerçekleşirsin" dediğimiz için dinsiz ve ateist ilan edilerek taşa tutulmuş bir halkız. Hızışah dergahı günümüzde Hızırşah köyü camii adıyla anılmaktadır. Bu bizler için sorun teşkil etmemektedir. Zira; kurulduğu günden bu güne kadar hiç bir hizmetini görmemiş olmamıza rağmen gelirinin büyük bir kısmına vergilerimizle katkı sunduğumuz Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkiye genelinde bulunan 130 bine civarındaki cami sayısı eğer Sünni dostlarımızın ibadethane ihtiyacını karşılamıyorsa biz Aleviler türbe ve cemevlerimizi kendilerinin ibadetlerine memnuniyetle açarız. Ancak ibadethanelerimizin; adeta gasp edilerek, inancımız yok sayılarak camileştirilmesine müsaade etmeyeceğimizi ve bu doğrultuda, her meşru zeminde hakkımızı sonuna kadar arayacağımız bilgisini de kamuoyuna sunmak isteriz. Katılımın ve desteğiniz için hepinize tekrar teşekkür ederim. Saygılarımla Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Başkan Murat YILDIRIM "Aramızdaki bir takım ufak farklılıkları ve problemleri bir yana bırakarak, öncelikle bu anlayışa karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Çünkü bu anlayış Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturursa, yaptıklarından biliyoruz ne yapacakları, kimse için sürpriz olmayacaktır. Türkiye tekrar makule ulaşması için çok daha büyük acılar çekmek durumunda kalır. Her türlü kurum, kişi kendisine biat etmeyen kendisinden farklı olan herkesi el kabul eder ve Türkiye gerçekten çok daha büyük sıkıntıların içine girer. Umutsuz olmaya hakkımız yok. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkması için geçmişten gelen çok büyük bir birikimi var." |
3 Eylül 2014 Çarşamba
5.Datça Hızırşah Etkinliği Yapıldı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder